Tarım sektörü, ülke nüfusunun gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne ham madde sağlaması, sanayi ürünlerine talep yaratması, dış satıma söz konusu tarımsal ürünlerin yüksek katma değeriyle ulusal gelir ve dış satıma katkısıyla ulusal ekonomi için büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla tarımdan beklenen bu önemli etkilerin elde edilmesi de o kadar kolay değil; özverili, sabırlı ve planlı çalışmaların yıllara dağılımıyla elde edilen bir sürecin sonunda oluşmaktadır.

Ülkemiz tarımında dengenin dengesizlik koşullarında gerçekleşmesi ve istikrarsızlığın sıradanlaşması kaçınılmaz bir hâl almıştır. Buğdaydan mercimeğe, pamuktan tütüne, fındıktan ayçiçeğine, pirince, soğana ve patatese kadar tarım ürünlerinin hemen hemen hepsinde yaşanan fiyat artışı veya düşüşü sonucunda sırasıyla ya üretim azlığı veya fazlalığı ya da dış alım (ithalat) bağımlılığı yaşanmakta olup tarımsal üretimde ve fiyatta istikrar elde edilememektedir.

Dolayısıyla “istikrarın elde edilebilmesi için yapılması gerekenlerin yapılamaması ve tarımın yapısal özellikleri göz ardı edilerek izlenen veya izlenmekte olan eksik tarım politikalarının sonucudur.” Diğer taraftan, ülkemiz tarımında yaşanmakta olan ürün arzındaki istikrarsızlık, hem tarım sektörünün hem de Türk tarımının yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Ülke olarak; “izlenen veya izlenmekte olan tarım politikalarında kırmızı çizgilere gereken önemi veremediğimizden dolayı temel tarım ürünlerinde bile hâlâ dış alımcı (ithalatçı) ülke konumundayız” maalesef.

Düşünsenize kırmızı mercimeği; Kanada, Avustralya, Kazakistan’dan. Arpayı; Çin, Hindistan ve İtalya’dan. Kepek, buğday ve ayçiçeğini; Rusya ve Ukrayna’dan. Pamuğu; ABD, Brezilya ve Yunanistan’dan. Çayı; İran, Kenya’dan. Tütünü; Almanya, Brezilya ve Mozambik’ten. Peyniri; Kıbrıs, İrlanda ve Danimarka’dan alıyoruz..!

Yurt içi ölçekte tarımsal ürün arzında yaşanan üretim artışı, 2021 hasat dönemi soğan ve patates üretiminde olduğu gibi, üretim birim maliyeti artmasına rağmen birim fiyatının düşmesine yol açmaktadır. Buna karşılık aynı dönemde, örneğin ayçiçeği üretiminde olduğu gibi, ürün arzında yaşanan daralma birim fiyatının artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan o andaki ihtiyaç duyulan tarım ürünlerinde vergisiz ithalatın (sıfır vergi politikası) söz konusu olduğu zamanda; üretim daralması, dışa bağımlılık ve ticaret açıkları oluşturmaktadır.

Bizde tarımsal ürün talebinde ortaya çıkan değişime, arzın cevabı devamlı olarak gecikmeli olmaktadır. Biz “cari dönemdeki tarımsal ürün arzı bir önceki dönem tarımsal ürün talebinin ve tarımsal fiyatların fonksiyonu” olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Özetle kısa dönemde tarımsal ürün arzı düşük bir esneklik gösterebilir. Buradaki arz esnekliği talepteki artışa üretimin cevap verebilme kabiliyetinin yetersizliğinin göstergesidir. Dönemsel olarak özellikle kısa dönemde bir taraftan tarımsal üretimin talebe gecikmeli olarak cevap vermesi, hatta verilen cevabın bir-iki dönem sonrasına kayması, diğer taraftan da arz esnekliğinin düşüklüğü aslında bizlere tarımda olup biteni açıklamaktadır.

TARIM, SANAYİ SEKTÖRÜNDEN NEDEN FARKLIDIR?

Tarım, sanayi sektöründen birçok alanda farklılık gösterir. Bu yazımda sadece bir farklılıktan bahsetmek istiyorum. Bahsedeceğim bu küçük farklılık, tarım sektörünün içinde bulunduğu durumu da açık ve net olarak gösterecektir. Ülkemizde tarımsal ürünler alıcı ve satıcının serbestçe hareket ettiği, hiçbir kısıtlanma, müdahale ve sınırlamanın olmadığı, piyasa içi dinamiklerinin egemen olduğu tam rekabet piyasasında satılmaktadır. Buna karşılık tarımsal girdiler ya eksik rekabet piyasa biçimi olan ya iki ya da üç satıcı ve birden fazla alıcının olduğu tek satıcı (oligopol), birden fazla alıcının olduğu “monopol” piyasasından satın alınmaktadır. Kısacası “tarımsal işletmeler ürettikleri ürünleri “tam rekabete” yakın piyasalarda sattıkları hâlde, ihtiyaçları olan girdileri tek satıcı “oligopol” piyasalardan sağlamaktadır.”

Son söz: İktidar yaptığının sorumluluğunu almaz, medya sessiz, muhalefet sistemden beslenir, plansız ve yetersiz olursa; bundan zarar gören üretici-çiftçi, tüketicihalk olacaktır. Ülkemiz tarımı; vatanını ve milletini sevmeyenlerden, vasat altı akla sahip vatanseverlerden, kul hakkı bilmeyen, yetim hakkı gözetmeyenlerden, hayalini bile kuramadığı makamlara koşar adım gelenlerden, her şeye maydanoz olmaya çalışan akademisyenlerden, koltuğa yapışıp kalan STK temsilcilerinden, sosyal medyada atıp tutanlardan, kalemlerinin ve dillerinin kemiği olmayanlardan, tembellikten ve liyakatsizlikten çok çekti.