Dün haberlere başlı başına bir yazı konusu olabilecek bir başlık düştü. Bu başlığa göre ABD bundan önce Huawei’e uyguladığı yaptırımları genişletiyordu.

Haberde, Huawei firmasının 21 ülkedeki 38 iştirakinin de ekonomik kara listeye alınmasıyla bu listenin 152 şirkete ulaştığı belirtiliyor. İhracat kontrolüne tabi öğeler için ihracat lisansı almaları zorunlu koşuluyor. Bu aslında Huawei’in doğrudan kendi değil, ama çeşitli iştirakleri aracılığı ile ABD’nin ihracat kontrollerini aşarak Amerikan malı yazılımları, ya da bu yazılımlar kullanılarak tasarlanan çipleri almasının da önüne geçmek için konulmuş bir engel.

ABD, geçtiğimiz günlerde süresi biten Huawei’in geçici lisansını da yenilememiş görünüyor. Amerikan yetkilileri önce Huawei’e bağlı şirketlere adapte olmaları için yeteri kadar süre verildiğini belirtirken, çok daha sert tedbirlerin geleceğini de ifade etmiş oluyor.

Biz elbette Amerika’yı katı bir örnek olarak alacak değiliz. Ancak kendi üreterek ve özellikle fikri mülkiyete sahip olarak dünyada teknoloji bazlı pazarlarda bu noktaya gelmiş ABD’nin bu adımları neden uyguladığını iyi anlamamız gerekiyor.

ABD, öncelikle kendi sanayinin Çin’in gerisinde kalmasını kabul etmiyor. İkincisi Çin’in kendi ülkesinde ajanlık faaliyeti yaptığını düşünüyor ve bunun için çok daha elverişli yaygın bir ağ olacağını bildiği 5G alanında Çin’in olmasını istemiyor.

Bizdeki durum ise hala çok iç açıcı değil. Türkiye’de bu alandaki yerli ve milli üretim çabalarından daha önce bahsettik. Bu çalışmalar devam ediyor ve iyi de gidiyor.

Ancak bir yandan da, bir hafta önce bir operatörümüzün Çin’den 500 Milyon Avro kredi almak üzere anlaşma yaptığını duyduk. “Yabancı sermaye gelsin bu döviz kıtlığında” demek işin bir tarafı. Üstelik kredilerin Çin yuanı olarak kullanılması seçeneği mevcut olduğu gibi, operatörümüz Çinli şirketlerle Çin yuanı üzerinden çalışma mutabakatı da sağlamış. Dolara bağımlılığın azalması anlamında iyi bir yöntem. Geçtiğimiz yıl da benzer bir sözleşme yapılmıştı. Buraya kadar güzel. Peki, bu sözleşme, bu paranın Çin malı ürünlerde harcanmasını zorunlu koşuyorsa? Bu şu demek olur: bir yandan yerlisini yapalım diye uğraşıyoruz, bir yandan da neredeyse, Çin’e haberleşme ekipmanı satın alma garantisi veriyoruz.

“Toplamı görmek” çok önemlidir. Türkiye’de de toplam bir görüş oluşması sağlanarak, yerlileşme politikalarının, üretim ve AR-GE teşviği bacaklarına olduğu kadar, uluslararası siyaset ve finans bacaklarına da hâkim olmak önemli bir gereksinim olarak görünüyor.