Bir devlet başka bir devlet ile savaşında kendi personelini değil de sahadaki diğer devlet ya da gayrinizami kuvvetleri kullanıyorsa bu bir vekâlet savaşı olarak adlandırılabilir.

Şu ana kadar görünen yakın örneklerde, vekâlet savaşındaki vekiller, terör örgütleri, ülkelerdeki ayrılıkçı güçler ve paralı askerler idi. Suriye, Irak, Afganistan, Somali, Etiyopya, Nikaragua, Mozambik, eski Çekoslovakya ve benzeri birçok ülkede bunun örneklerini görmek mümkün.

Günümüzdeki en yakın örneklerde artık vekil ülke savaşı olarak nitelendirilebilecek şekilde bir hareket tarzı benimsenmiş görünüyor.

Ukrayna’daki çatışma, Biden reddetse de, önceki ABD Savunma Bakanlarından Panetta tarafından Rusya ile vekâlet savaşı olarak adlandırıldı.

Hem Avrupa hem de ABD tarafından bu ülkeye milyarlarca dolarlık yardım verilirken bunu bütçesi de gavur parası ya da bir ganimet olarak muamele edilen bu ülkelerdeki Rusların hesaplarına çökülerek Ruslardan tahsil ediliyor.

Vekâlet savaşları başlığında Rusya’nın da benzer bir yol izlediğini hatırlamak gerekiyor. O da, gerek Kırım’da gerekse Donbas bölgesinde önce ayrılıkçı kuvvetleri kullandı, onların sözde davetleri ile kendi askeri gücünü soktu, sonra da halk oylamaları ile bu bölgelerde “cumhuriyetler” kurdu ve kendi havzasında tanınmasını sağladı. Elbette hiçbir Batı ülkesi bu ülkeleri tanımadı.

Kurtuluş Savaşı’na dönersek o vakitte de vekâlet savaşları olmuş, bir masa başında vadedilen sözde kazanım hayalleri ile motive şekilde Londra vekâleti alarak İtalyan, Fransız, Yunan kuvvetleri İngilizler ile beraber Anadolu’ya gelmişti. Bunların arasında yoğun çatışmalara girip helak olan ise Yunan ordusu idi. Yani aslında ittifakın muharip vekili Yunanistan idi.

Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra günümüzde ülkemizi en çok ilgilendiren bölgelere bakarsak günümüzde yine bir vekil ülke savaşının yok olma adayı olarak hazırlanan Yunanistan, Suriye ve Irak’ta PKK-YPG-SDG, Karabağ’da da Ermenistan başlıca aktif vekillerdir.

Yunanistan yıllardır kendi bütçesine göre ölçüsüz şekilde yaptığı savunma harcamaları ile zaten ekonomisini perişan etti, turistlere taşınan tabaklar bu maliyetleri karşılamaya yetmedi ve bir ülke olarak boyunduruk altına girdi. Bugün de bu harcamalara devam ediyorlar. Bu vekilliğin karşılığında son bir umutla hakları olmayan Akdeniz karbon kaynaklarına fason Sevilla haritaları ile erişmeyi deniyorlar. Sonları belli; borçlu, nüfusu savaşlarla azalmış, küçülmüş bir Yunanistan ve muhtemelen idam edilmiş bir Yunan başkomutan.

Geçmişin vekilleri Yunanistan, Ermenistan ve Sırbistan’ın düştükleri durum, geleceğin vekilleri olmaya istekli olan Yunanistan ve Ukrayna için de bir ders niteliğinde olmalı.

Türkiye ise Ukrayna-Rusya savaşı başladığından bu yana basiretli ve ferasetli politikası ile kendini başkalarının vekili durumuna düşürmeden bu olayın dışında kalmayı başardı. Bu çok ama çok önemli bir duruştur. Şangay İşbirliği Örgütü’nün Özbekistan toplantısında Cumhurbaşkanı’nın dünya coğrafyasının %75’ini temsil eden ülke yöneticileri ile beraber fotoğrafı ise bu duruşun sonuçlarından sadece biridir. Çok kutuplu dünyada ama “muasır medeniyet seviyesi’ hedefinde, “ne Batı ne Doğu” diyerek ilerleyiş Türkiye için hayatidir.