Zamanın birinde köyün birinde bir evde yangın çıkar…
Yanan yaşlı bir adamdır ve kendisi de içeridedir…
Neyse köylüler imdada yetişir, amcayı kurtarırlar…
Doğru hastaneye…
Doktor hemen muayene eder, sonra da amcanın bir de röntgeninin çekilmesini ister…
Röntgen çekilir, filmler doktorun önüne gelir…
Doktor, önce röntgen filmine bakar, sonra dönüp amcaya…
Der ki, amca senin vücudunda yanıktan çok kırık var…
Amca şöyle cevap verir…
Olur tabii oğlum, beni kürekle söndürdüler…

Fıkrayı okuyunca, doyasıya güldüm, sonra aklıma geldi…
Önce ülkemiz tarımı ve çiftçi, sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)…

Ülkemiz tarımındaki yangını söndürmeye çalışıyorlar…
Ama nasıl?
Ya da neyle?
Kürekle…
Öyle olunca da yangını söndüreceğiz derken çiftçinin kırılmadık kemiği kalmıyor…


Ülke tarımındaki yangın da, çiftçideki yangın da, Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki (CHP) yangın da kürekle söndürülmeye kalkılınca işte böyle oluyor…
Yanık yarasından çok kırık acısı çekiliyor…

Yerlerinizde boş boş oturup kahve muhabbeti yaparak, açıklanan ürün alım fiyatlarının dünyadaki fiyatlardan ya daha üst ya da aynı oranda fiyat açıklandığını bilmeyerek, üretim maliyetlerini etkileyen başka değerleri bilmeden ülkemiz tarımı hakkında felaket tellallığı yapmak yerine… Sahaya inerek ya da en azından tüketicilerimizin ve çiftçilerimizin içine karışarak bulunduğunuz ortamlardaki kişilere; “sohbetinizle, yaptıklarınızla, edep, adap, duruşunuzla, bilgi ve yeteneğinizle en azından hiçbir şey bilmiyor iseniz susuşunuz ile...! Hoş bir intiba bırakabilecek misiniz? Yoksa kürekle yangınları söndürmeye devam mı edeceksiniz?

Nasıl ki, iktidarın iktidar gücünden yoksun olması siyaset biliminde bir olguysa, muhalefetin muhalefet güç ve anlayışından uzak olduğu bir yapı da aynı ölçüde olgusal olarak mümkündür. Ülkemizde bu olgular ışığında başta CHP olmak üzere “muhalefetlerin muhalefetsizliği var!”

İktidarın bütün yıpranmışlığına rağmen yaşanan seçim yenilgilerini, büyük bir umutsuzluk sarmalına düşmüş aydın ve muhalif kitleye “başarı” olarak yutturma çabasına girmiş ana ve yavru muhalefetler! Başarısızlıklarınızdan ders mi alacaksınız? Yoksa kürekle yangınları söndürmeye devam mı edeceksiniz?

Tarımsal girdilerde geleceğe dair umutlar vererek, buğdaydan arpaya, patatesten soğana, fındıktan çaya, nohuttan mercimeğe, aklımıza gelecek her türlü tarımsal ürünlerde, masa başında oturup da rahmetli Demirel’in “Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” siyasi sözüne denk gelecek hareketlerde bulunmanın hiçbir anlamı yok! Siyasi rant sağlayacağız diye çiftçilere boş vaatlerde bulunmanın da bir anlamı yok!

Türk çiftçisinin üretimde daha güçlü olabilmesi için bizim yapmamız gereken çiftçilerimizi bolca takdir etmemizin yanında, ekonomik olarak ta desteklemek olmalıdır. Bizler yine çiftçimizi övelim, teşekkür edelim bunları yapmak erdemdir. Ama unutmayalım ki hiçbir güzel söz çiftçinin finans sorununa çare üretmeyecektir. “Güzel bir söz tohum, gübre, ilaç ve yem bayisinde çözüm olmayacaktır.” 

Gerek tarım ürünleri gerekse üretim maliyetlerindeki fiyat artışı hızı enflasyon oranı artış hızına yetişemiyor. Bilinip fakat çözülemeyen denklemlerden bir tanesi bu. Dolaysıyla çözüme ulaşamayan her denklemde: “Çiftçi yürürken artık topallıyor, canı yana yana üretmeye devam ediyor!” Bunun bilinciyle “bundan sonra çiftçiyi-üreticiyi korumak ve tüketiciyi kollamak adına somut adımlar atmalıyız.”

ÇİFTÇİLER ANA VE YAVRU MUHALEFETİN SESİNİ DUYUYOR MU?

Sahaya inmeden, şehirlerde klimalı odalarınızda masa başında kahvenizi yudumlayarak yaptığınız her açıklamada, attığınız her adımda sıcağın altında yanan, kavrulan, biçerdöverin arkasında koşturan, çıkan ürünü pazarlamaya çalışan, TMO önlerinde kuyrukta bekleyen, tarım işçilerinin yevmiyesini nasıl vereceğini düşünen, ödemeler altında âdeta inim inim inleyen çiftçinin önce umudunu öldürürsünüz. Ardından mesleğine olan sevgi ve toprağa duyduğu saygıyı, kendine olan güveni, komşularıyla olan dostluğunu, muhabbetini öldürürsünüz.

 Bugün çiftçinin kendine has bir sistemi var. Bu sistemde piyasaya göre kendini ayarlamaya çalışıyor. “Bir nevi üretim çarkını çevirmeye çalışıyor.” Çiftçiyi yapamayacağınız boş umutlara bağladığınızda “çiftçi bekledikçe değişir. Sonra da telafisi imkânsız olumsuz düşüncelere girer.” Atacağınız her adımı düşünün ve atarken dikkatli olun. Unutmayın, hataların büyüklüğü sadece sonuçları ortaya çıkınca anlaşılır.

Dolaysıyla her şeyin herkese uygun olduğunu sanan, 43 yıldır iktidar yüzü göremeyen CHP politikasında; Sayın Kılıçdaroğlu çiftçilere yüksek kürsülerden değil, Ağrı Dağı’nın doruğundan bile haykırsa, Türk Çiftçisine sesini duyurması pek de mümkün görünmüyor…

Şimdi diyeceksiniz ki bütün bunlar yapılırken iktidar da ana ve yavru muhalefet mi vardı? Neden Sayın Kılıçdaroğlu’nu ve diğer muhalefettekileri eleştiriyorsun?  Cevabı çok basit: “Bu ülkede bir iktidar sorunu değil; bir muhalefet sorunu var!

Ülkemizde ana ve yavru muhalefetteki temel mantık: “iktidar olmanın ağır yükünü neden alalım ki muhalefette kalmanın lüksü varken…”

ZİRAAT ODALARINDAN ÇİFTÇİLERE ŞİRİN MESAJLAR…

Çiftçilerimizin Dikkatine; 

2024 yılı ÇKS başvuruları bugün itibari ile başlamış olup 2 Ocak 2024 tarihinde sona erecektir. Başvurular Ziraat Odamızdan, İl/İlçe Tarım Müdürlüğü ve e-devlet üzerinden yapılabilecektir. Ziraat Odası olarak e-devlet üzerinden yapılacak başvurularda yardımcı olunacaktır. Üreticilerimiz başvuru yaptıktan sonra kayıtlarının pasif durumuna düşmemesi için Ziraat Odamıza uğrayıp bilgilerini güncellemesi gerekmektedir. 2024 yılı ÇKS döneminin üreticilerimiz için hayırlı olmasını dileriz… X Ziraat Odası Başkanlığı.

Çok kıymetli X Ziraat Odası Başkanlığı;

E-devlet üzerinden yapılacak başvurularda çiftçilerinize yardımcı olmanız çok güzel bir hareket. Yalnız burada iki şeye takıldım. Birincisi, çiftçi kayıtlarının pasif durumuna düşmesi, ikincisi ise bilgilerin güncellenmesi… Şimdi çifti Ziraat Odasında pasif duruma düşünce bakanlıktan destek mi alamayacak yoksa bilgileri güncellenmezse Toprak Mahsulleri Ofisine (TMO) ürünlerini mi satamayacak?

Bu ve benzeri mesajların Türkçe açıklaması (meali); sevgili çiftçilerimiz odamıza uğrayın ki bizde 2024 yılı üye aidatlarınızı alabilelim.

Ziraat odaları, meslek odası mı yoksa bir STK mı?

Ziraat odaları bir meslek odası ise üyelerinin aidatlarını ödemesi kadar normal bir durum olamaz. Fakat içinde bulunduğumuz dönemde Türk çiftçisinin hem planlama hem de üretim alanında hiçbir söz hakkının olmadığını hepimiz görüyoruz. Hiçbir platform da çiftçilerden ne bahsediliyor nede hakları savunuluyor. Dolaysıyla TZOB çiftçi lehine bir şeyleri dert edinmeye kalkışırsa çiftçide aidatını seve seve öder. Sen beni her türlü platform da savunuyorsun, hakkımı arıyorsun düşüncesiyle benim çiftçim senin mesaj atmana gerek duymadan üye aidatını öder. Öncelikle, “Ziraat odalarının her türlü platform da çiftçiyi temsil eden, hakkını arayan, çiftçi zor durumda kaldığında ona çözüm üreten bir oda olma algısını başta Tarım Bakanlığı olmak üzere tüm tarım paydaşlarına vermesi gerekiyor.”  

Aralıksız 20 yıldır TZOB Başkanlığını sürdüren Sayın Şemsi Bayraktar kendine has bir üslupla ülkemiz tarımıyla ilgili tarım paydaşlarını bilgilendiren, düzenli olarak basın açıklamaları yapan, sağlam bir ekibe sahip başkandır. Çiftçi ile özellikle Tarım Bakanlığının Taşra Teşkilatları arasında kalan Ziraat Odalarının görev, sorumluluk ve paydaş pozisyonları yönünde yeni bir çalışma yapılmasının gerekliliğini görmüştür umarım. Aksi durumda Ziraat Odalarının günden güne kan kaybederek oda sayısında azalmaların olacağı günler çok ta uzak değildir benden söylemesi…

Son söz: Yıl 2023… Başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tarımda söz sahibi karar vericiler belirli bir noktada fikir birliğine varmış olmalı, hatta varmalıdırlar. “Vefa ve liyakatin ayrımını yaparak, liyakatin istihdam edildiği bir tarım ülkesi olmak zorundayız.” Ülke tarımına sadakatle hizmet edecek, tutarlı, konusunu iyi bilen, ortaya alternatifler koyan, somut ve bilimsel verilerle tecrübesini paylaşan, çalışkan, heyecanlı, şerefli, izzetli vatan evlatlarına yöneticilik şansı verilmelidir.

Sağlıcakla kalın…