Beyaz Saray'da ulusa sesleniş konuşması yapan ABD Başkanı Biden, "Afganistan’daki savaşı bitirmenin zamanı gelmişti" diyerek isabetli bir karar verdiklerini ima etti ve çekilme ile ilgili eleştirilerin önüne geçmeye çalıştı. Bir önceki ABD Başkanı Trump döneminde, Şubat 2020’de, Taliban’la imzalanan anlaşmaya da temas eden Biden, anlaşmanın askerlerin çekilmesine ilişkin hükümlerini de hatırlatarak bu kararın sorumluluğunu kısmen de olsa Trump’a yüklemiş oldu. Yaptığı konuşmaya bakılırsa, Biden’a çekilmeyi tamamlamaktan başka bir seçenek kalmadığı düşünülebilir. Zira Biden, diğer bir ihtimalin “İslamcılarla çatışmaları tırmandırmak” olduğunu söyleyerek, makul olan tercihi seçtiğini belirtti ve kamuoyunu ölümü göstererek sıtmaya razı etmeye çalıştı.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin vakti çoktan gelmişti. Şubat 2020’de imzalanan anlaşma aslında ABD’nin yenilgiyi kabul edip ülkeden çıkacağını ortaya koymuştu. Taliban’ın muhatap kabul edilmesi ve askerlerin çekileceğine ilişkin taahhütte bulunulması, zaten bir süredir ABD’nin topyekûn çekilmeyi düşündüğünü göstermişti. ABD’nin geç de olsa ülkeden ayrılması, belki de ABD’nin Afganistan için aldığı en isabetli karar oldu. ABD’nin 20 yıl boyunca yatırım yaptığı Afgan ordusunun Taliban’a tek bir kurşun dahi sıkamaması, ABD’nin onca yıl Afganistan’da zamanını boşa harcadığının ispatı değil de nedir?

ABD’nin çekilmesine rağmen hâlâ DEAŞ-Horasan gibi terör örgütleri ile mücadele edeceğine ilişkin söylemleri ise hiç de inandırıcı gelmiyor. “Terörü kökünde kurutmak” söylemiyle Afganistan’ı işgal eden ABD’nin acı bir tecrübeyle evine dönüyor olması, ABD’nin terörle mücadelede “küresel polis” rolü oynayamayacağı kanaatini pekiştirdi. Kâbil Havalimanı’nda yaşanan terör saldırısında 13 ABD askeri dâhil 180 kişinin hayatını kaybetmesi üzerine eylemin sorumluluğunu üstlenen DEAŞ- Horasan’a tehditte bulunan Biden’ın terörle mücadeleye devam edeceğine ilişkin sözleri itibar görecek cinsten değil. Suriye’de PKK/ PYD’ye destek veren ABD’nin apar topar terk ettiği Afganistan’daki terör örgütü ile mücadele edeceği iddiası hiç de gerçekçi görünmüyor.

NATO müttefikine tehdit olan terör örgütünü silahla donatıp siyasi ve askeri desteğini esirgemeyen bir ülkenin, Afganistan dışında bir tehdit arz etmeyen DEAŞ-Horasan’ı hedefine alacağına kimse inanmaz. ABD’nin Taliban’ın Afganistan’da hüküm sürdüğü 1990’ların sonunda enerji projeleri için görüşüp anlaşmalar hazırladığı, ancak El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları sonrasında Taliban’ı hedef aldığı, yani işine geldiğinde terör örgütü olarak nitelendirdiği gruplarla daha iş birliğinde hiçbir beis görmediği zaten biliniyor.

ABD, bir konuda daha inandırıcılığını yitirdi. ABD’nin müttefikleri, Türkiye’nin uzun zamandır tecrübe ettiği bir gerçeği bu çekilme sürecinde idrak etti. ABD kimseye danışmadan çekilme kararı almakla, tüm müttefiklerine ABD tarafından ansızın terk edilebileceklerini göstermiş oldu. NATO ortakları dahi, ABD’nin tek taraflı bir kararla Afganistan’dan çekilip gittiğini görünce, ABD’nin ipiyle kuyuya inilir mi diye sorgulamalara başladı.

Biden, Trump’ın tek taraflı ve müttefiklerle istişare edilmeden karar almasını eleştirmiş ve bunu yapmayacağını taahhüt etmiş biri olmasına rağmen Trump’tan çok da farklı olmayan bir tavır koyarak, kendisinden beklenenleri de sergileyememiş duruma düştü. Bu durum da doğal olarak Biden’ın çok taraflı ve uzlaşmacı bir lider olamayacağına dair kaygıları kuvvetlendirdi.

ABD’nin çekilmesiyle, sadece ABD’nin küresel bir güç olup olmadığı, Afganistan’da başarı elde edip edemediği değil, ABD’nin ne kadar güvenilir bir ortak olduğu da özellikle müttefikleri tarafından sorgulanmaya başladı. ABD’nin kaybedeceğini çoktan anladığı bir savaştan kaçarken sefalet içindeki Afganistan halkına sırtını çevirmesi, ABD’ye duyulan güvenin sarsılmasında bir dönüm noktası olacak.

ABD, eskisi kadar kolay müttefik bulamayacak ve küresel rekabette beklediği desteği almakta zorlanacak. Kısacası, ABD’nin kaybı Afganistan’daki savaştan ibaret değil.