İki kez Fransız vetosuna takılan Birleşik Krallık, 10 yıl bekledikten sonra zorla girdiği Avrupa Birliği’nden çıkmak için çabalıyor. Halkın 23 Haziran 2016’da yapılan referandumda Birlik üyeliğinden ayrılma yönünde bir irade ortaya koyması sonrasında yaşananlar, AB’ye girmek kadar çıkmanın da zor olduğunu gösterdi. İngilizler biraz da kibirlerinin bir yansıması olan ayrılık kararını alırken herhalde bu işin böylesine bir çıkmaza gireceğini ve siyasi bir krize evrileceğini tahmin etmemişlerdi. Zira uzun yıllardır birlik içerisinde olmanın ayrılığı zorlaştıracağını ve bu sürecin ciddi bir diplomatik ve bürokratik yük getireceğini düşünmemişlerdi.

Yaklaşık iki yıl süren ve hararetli geçen müzakereler sonrasında AB ile İngiliz hükümetinin vardığı ayrılık anlaşmasının İngiltere parlamentosunda onaylanması gerekiyordu. Başbakan Theresa May, 15 Ocak 2019’da yapılan ilk oylamada 202’ye karşı 432 oyla reddedilen anlaşmayı revize ederek 12 Mart’ta tekrar parlamenterlerin onayına sundu. Bu sefer daha küçük ancak hâlâ ciddi sayılabilecek bir marj (149) ile anlaşma bir kez daha reddedildi. 29 Mart 2017’de resmen başlayan ayrılık sürecinin tam iki yıl sonra nihayete ermesi gerekiyor. Dolayısıyla, AB ile bir anlaşmaya varılsa da varılmasa da iki hafta sonra Brexit gerçekleşecek. Bunun bir önlemi, May Hükümeti’nin Brexit tarihini yıl sonuna doğru yeni bir tarihe ertelemesi.

Belirsizliği uzatacak bu kararın alınması durumunda İngiliz hükümeti vakit kazanmış olacak belki ama AB’nin bu işin sürüncemede kalmasından memnun olmayacağı kesin. AB üyelerinin her birinin erteleme kararına yeşil ışık yakmama ihtimali de yok değil. Ayrıca, erteleme durumunda AB’nin yeni şartlar öne süreceği ve İngiliz hükümetinin işini daha da zorlaştıracağına kesin gözüyle bakılıyor.

Erteleme kararını alınmayıp, AB ile anlaşmasız şekilde ayrılma seçeneği ise daha büyük sorunlar açma potansiyeli taşıyor. Bu senaryo, İngiliz ekonomisi için adeta korkulu bir rüyâ. Bu ihtimal gerçekleşirse ekonominin yüzde 10’a kadar küçülebileceği iddia ediliyor. Küresel ekonomideki daralma da dikkate alınırsa, İngiltere ekonomisinin toparlanması bir hayli zor olacaktır. Anlaşmasız ayrılık hâlinde, AB ülkeleri ile yapılan ticarette gümrük vergisi ödenmesi gibi İngilizlerin hiç alışık olmadığı bir durum yaşanacak. Şüphesiz bu durum da ekonomik olumsuzlukların ortaya çıkışında önemli bir faktör.

Anlaşmasız ayrılık sebebiyle oluşacak sorunlar arasında ekonomik zarardan daha önemli olanları da var. Kuzey ve Güney İrlanda arasındaki sınır bunlardan biri. İki İrlanda’nın birleşmesi de İRA tarafından ayrılıkçı terörün hortlaması da olası senaryolarda dile getiriliyor. Bir diğer önemli sorun alanı ise İskoçya ile alakalı. Daha önce bağımsızlık için referanduma giden İskoçya, Brexit oylamasında birlikten ayrılmama yönünde irade ortaya koymuştu. İskoçların çoğunluğu AB içinde kalmak isterken Londra’nın anlaşmaya varamadan AB’den ayrılması durumunda İskoçya’da bağımsızlık taleplerinin artmaması mümkün değil.

Bir diğer yandan ise Brexit tartışmaları kabine içerisinde fikir ayrılıklarını derinleştiriyor. Birçok bakan, AB ile yürütülen anlaşmaya yönelik eleştirilerini gerekçe göstererek görevinden istifa etmişti. Önnümüzdeki günlerde bazı bakanların hatta tüm kabinenin istifa etmesi, erken seçim kararı alınması ve yeniden halkoylaması yapılması gibi ihtimaller yaşanabilir. Her ne olacaksa olsun, İngiliz siyasetinin Brexit yüzünden çalkanacağı kesin. Bu süreç uzadıkça İngiltere’nin bundan yaşadığı siyasi ve ekonomik zarar da derinleşecek. Ne var ki bu hikâye henüz bitecek gibi görünmüyor.