200 küsur yıldır verilen bir şeref nişanı… Fransa’da Napoleon Bonaparte döneminden bu zamana dek süregelen bir gelenek... Fransız Cumhurbaşkanı tarafından verilen en yüksek dereceli sivil nişan… Fransa’ya üstün hizmetleri dokunan kişileri taltif etmek için verilen en büyük ödül… Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un bu nişanı takdim ettiği en son kişinin kim olduğunu görünce Macron’un nasıl bir akıl tutulması yaşadığına bir kez daha kanaat getirmemek mümkün değil.

Halk nezdinde itibarı ve güvenirliği gittikçe azalan Macron, şeref nişanı verecek kimse kalmamış gibi bu madalyayı Mısır’ın darbeci lideri Abdülfettah es-Sisi’ye verdi. Avrupa’nın insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlük gibi değerlerinin yılmaz(!) savunucusu olan Fransa, demokratik seçimlerle iktidara gelen bir siyasetçiyi deviren bir darbeye imza atmış, hak, hukuk, demokrasi ve özgürlükten nasibini almamış ve baskıcı yönetimiyle halkına zulmeden bir diktatöre bu madalyanın verilmesiyle yeni bir tartışmaya gark oldu.

Fransızlar, tüm dünyaya medeni değerleri yayma sorumluluğu olduğuna inanırken bir de baktılar ki devlet başkanlarının böylesine önemli bir payeyi verdiği kişi, savundukları değerlerin hiç yakınından bile geçmeyen darbeci bir asker. Bu haber ister istemez insan hakları, demokrasi gibi değerlerin güya hamisi olan Fransız Cumhurbaşkanı tarafından da değersizleştirilip bir araç hâline indirgenebildiğini gösterdi. Fransa’nın sözüm ona pek demokrat ve özgürlükçü Cumhurbaşkanı, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’daki maddi çıkarları uğruna manevi değerlerini hiçe sayabilecek bir basiretsizmiş, bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa Fransa, taa 1789 devriminden beri “Liberté, égalité, fraternité” yani “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” mottosunu dilinden düşürmezdi. Bilhassa Avrupa Birliği kurulduktan sonra, Fransa’nın Avrupa işlerinde en çok öne çıkardığı kavramlar da insan hakları ve özgürlüklerdi. Ancak, önümüzdeki seçimleri kaybetme ihtimali her gün artan Macron, hak ve özgürlükleri hiçe sayan kararlar almakta bir beis görmez olmuştu. Fransız halkı, sokaklarda Macron’un özgürlükleri kısıtladığını savundukları yasama girişimlerine tepki göstermekteydi. Hatta ülkenin dört bir yanında Macron iktidarına karşı kitlesel protestolar düzenleniyor, polisin sert müdahalesi manşetleri süslüyordu. Fransa’nın “özgürlükler ülkesi” olmaktan uzaklaştığı, ayrımcılığın ve eşitsizliğin ayyuka çıktığı bir dönemden geçiliyordu. Böylesi bir dönemde, çok kıymetli bir devlet nişanının Sisi gibi birine verilmesi, Macron’un fikren iflas ettiğinin ispatı oldu.

Artık darbecileri ödüllendiren, kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, maddi çıkar uğruna manevi değerlerini örseleyen, Fransa’nın itibarını lekeleyen ve eylemleri ile söylemleri örtüşmeyen bir Macron var huzurumuzda. Bunlara bakıp da Macron’un akıl tutulması yaşamadığını kim iddia edebilir?

Macron, Fransız basınına Sisi’ye devlet nişanı verileceğini bile söylemeye cesaret edemedi. Charlie Hebdo’da Müslümanlara hakaret içeren yayınları dahi “basın özgürlüğü” diyerek savunanlar, Macron’un Sisi’ye şeref madalyası taktığını Mısır devlet televizyonundan öğrendi. Fransızların bu skandal kararı basın özgürlüğünün en dar olduğu ülkelerden biri olan Mısır’ın devlet televizyonundan öğrenmesinin, Fransa’daki basın özgürlüğü savunucularına nasıl bir şok yaşattığını tahmin etmek mümkün.

Üstelik insan hakları savunucuları, Sisi’nin Fransa’ya ziyareti öncesinde Macron’dan insan hakları ihlalleri gerekçesiyle Sisi’yi eleştirmesini ve hatta onu kınamasını talep ediyordu. Kırmızı halıyla karşıladığı diktatör Sisi’yi Élysée Sarayı’nda ağırlayan Macron ise Sisi’yi kınamak şöyle dursun, onu en üst düzey devlet nişanı ile ödüllendirme gafletinde bulundu. Meğer Macron’un insan hakları ve özgürlük söylemi boş bir laftan ibaretmiş. Bu ayıp Macron’a yeter de artar.