İdlib'de yaşanan son gelişmeler, Türkiye’nin işinin hiç de kolay olmadığını bir kez daha gösterdi. Zira Türkiye, hem PKK/PYD’nin terör tehdidiyle hem de Esad rejiminin vahşetiyle eş zamanlı mücadele etmek zorunda. Üstelik, bu mücadelede bir tarafın arkasında bir küresel güç, diğerinin arkasında bir diğer küresel güç yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye, iki kanatta birden mücadele ederken aslında dolaylı yoldan iki büyük gücün karşısında konumlanmış oluyor. Türkiye’nin karşılaştığı bu durum, karmaşık bir denklemde Türkiye’nin birçok değişken karşısında her daim teyakkuzda olmasını kaçınılmaz hâle getiriyor.

Suriye’yi yıkıma sürükleyen Esad, Rusya’nın 2015 Ekim’den bu yana askerî olarak sahada bulunması sayesinde ayakta kalabildi. Rusya’nın yaklaşık beş yıldır yatırım yaptığı Esad’ın devrilmesine ve Suriye’den uzaklaştırılmasına Moskova’nın kolay kolay müsaade etmeyeceği biliniyor. Esad’ın Türkiye ile askerî olarak karşı karşıya gelmesi durumunda Rusya’nın tavrının ne olacağı, Türkiye açısından Suriye çıkmazının nasıl şekilleneceğini belirleyecek ana değişkenlerden biri. Rusya ya şartsız bir şekilde Esad’la ilişkilerini devam ettirip Türkiye ile arasındaki ilişkilerde gerginliği göze alacak ya da Esad’la ilişki düzeyini azaltıp Türkiye karşısında bazı tavizler verecek. İki ihtimal de Moskova’nın zor bir tercihte bulunmak zorunda kalacağını gösteriyor. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Rusya, Tartus’daki deniz üssü ile Himeymin ve Kamışlı’daki iki hava üssünün kalıcı olmasını istiyor ve bu çerçevede Esad rejiminin devamına ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla, aslında Rusya da Türkiye’ye benzer şekilde bir ikilemle karşı karşıyadır denebilir.

Türk askerine yönelik saldırının ardından Türk ve Rus üst düzey yetkililerden tansiyonu düşürecek yönde açıklamalar yapılmışsa da iki tarafın da mevcut pozisyonlarından ciddi bir geri gitme söz konusu olmayacak gibi görünüyor. Esad ise başkent Şam’ı Lazkiye ve Halep’e bağlayan ana ulaşım koridoru olan M4 ve M5 kara yollarını kontrolü altına almayı stratejik bir hedef olarak gördüğü ve bu hedeften geri adım atmaktan imtina edeceği anlaşılıyor. Esad’ın bu yolları kontrol altına alması halinde Türkiye’nin yeni risklerle karşılaşması çok muhtemel, çünkü TSK’ya ait 12 gözlem noktasından 6 tanesi, rejimin kontrol ettiği saha üzerinde kalmış olacak. Türkiye’nin zor bir duruma düşmemesi ve yeni kayıplar vermemesi için ya Rusya’nın Esad’ı durmaya ikna etmesi ya da Türkiye’nin, Rusya’nın tepkisini çekmeyi göze alarak Esad’a sert karşılık vermesi gerekiyor. Türkiye’nin Rusya’ya rağmen Esad’ı hedefte tutmaktan vazgeçmemesi, Esad’ı benzer gafletlere düşmemek için sert bir şekilde uyarması gerekiyor. Hatta askerî bir operasyonla TSK’nın sahadaki hakimiyetini arttırması gündemde tutulmalı.

Türkiye’nin bundan sonraki dönemde Suriye’de atacağı adımları öngörmek için Rusya’nın Türkiye ile iş birliğini tehlikeye atmak pahasına Esad’la ilişkilerini aynı şekilde sürdürüp sürdürmeyeceğini görmek gerekiyor. Ankara’dan Rusya’ya verilen “aradan çekil” mesajına, Rusya’nın nasıl bir cevap vereceği, Suriye’nin kaderi açısından kritik bir önem arz ediyor. Esad’ın husumeti ve pervasızca davranışlarının Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemesi hem Ankara hem de Moskova’ya telafisi güç zararlar verebilir. Yani, İdlib’in sadece Türkiye için bir sorun olduğu düşünülmemeli. Esad’ın İdlib’de kazanmasının Rusya için de bir kayıp olacağı, Moskova tarafından da bir an önce idrak edilmeli.