İklim değişikliği, birçok etkisinden dolayı son zamanların belki de en çok telaffuz edilen doğa olayıdır diyebilirim. İklim değişikliği doğrudan veya dolaylı olarak tarım, orman ve bitki örtüsü, temiz su kaynakları, deniz seviyesi, enerji, insan sağlığı ve biyolojik çeşitliliği etkileyebilme özelliğine sahiptir. Ayrıca sosyal ve ekonomik sorunlara neden olarak, tarım üzerinde rahatlıkla baskı da oluşturabilmektedir. Hatta yerleşim yerleri, iç göçler, turizm hareketliliği ve kentsel yaşam üzerinde çok büyük etkileri olacaktır.

Son 100 yıl içerisinde küresel iklim, antropojeni-insan kaynaklı faaliyetlerden kaynaklanan sera gazı emisyonları nedeniyle yaklaşık 0.5°C ısınmıştır. İngiliz bilim insanı Stern araştırmasında, “Bugünden itibaren atmosfere herhangi bir sera gazı emisyonu salınmasa dahi küresel sıcaklığın, gelecek on yıllar içerisinde 0.5°C ila 1°C arasında artmaya devam edeceğini” söylemiştir. Ayrıca bu raporda, “Sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltılması için önlem alınmadığı takdirde, dünyanın gelecek yüzyılda 1.4°C ila İ 5.8°C daha ısınacağı” da öngörülmektedir.

İklim değişikliği nedeniyle toprak ve su rejimleri değişime uğramakta, tarımsal üretim azalmakta ve dolayısıyla gıda güvenliğimiz de tehlikeye girmektedir. Uzun dönemde bizi bekleyenler; su ve diğer kaynaklar üzerinde stres oluşturması, toprakları verimsizleştirmesi, tarım alanlarının durumlarını kötüleştirmesi ve geniş çapta çölleşmelere neden olmasıdır. Tarım ürünlerinde zararlı ve hastalıkların çoğalmasına neden olması, dolayısıyla daha fazla pestisit ve daha fazla gübre hassasiyeti gerçekleşecektir. Buzulların erimesi deniz seviyesini yükselterek ara ara ülkemizde gördüğümüz kıyı sahil ekosistemlerini tahrip etmesi, iklim değişikliğinin en önemli göstergesi olarak da sayılabilir.

İklim değişikliği nedeniyle ülkemizde öncelikle geçimini topraktan sağlayan insanların yaşam koşullarını daha da zorlaştırırken, sonrasında gıda güvenliğini de riske sokarak tüm insanların sağlığını ve yaşam kalitesini tehdit edecektir.

Yaşanacak olası bir gıda krizi ve gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi ise, “küresel ölçekte ekonomik, sosyal ve siyasal alanda daha büyük sorunlara yol açacaktır”. Bizim ülke olarak bu durumlarla başa çıkabilmemiz içim ya iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerini azaltma yoluna gitmemiz ya da bu olumsuz durumlara uyum sağlamamız gerekecektir.

İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini “özellikle tarımla uğraşan ve kırsal bölgelerde yaşayan yoksul halk hissetmektedir.” Yaşadıkları bölge ve yaşam koşulları nedeniyle zaten dezavantajlı konumda olan “çiftçiler ve yoksul kesim” daha çok etkilenecektir.

Tarımsal üretim, büyük oranda spesifik iklim koşullarından etkilenmektedir. İklim değişikliği bazı bölgelerimizde tarım ürünlerinin miktarına kısa vadede pozitif bir etki yapıyor gibi görülse de uzun vadede tahıllar grubunda ciddi ürün kayıpları yaşıyoruz. (Güneydoğu illerimizde ve Konya Ovası vb.) Üretim miktarında olduğu gibi ürün kalitesinde de azalmalara neden olmaktadır. “İklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda tarım üzerinde daha da etkili olması sürpriz olmayacaktır.”

Sıcaklıkların artmasıyla birlikte bazı tarımsal ürünlerin yetiştiği alanların, kuzeye ve daha yüksek bölgelere doğru genişlemesi görülecektir. Ülkemizin kuzeyinde yer alan “Kırklareli, İstanbul, Sakarya, Zonguldak, Kastamonu, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin gibi iller, küresel ısınma nedeniyle daha geniş alanlarda tarımsal faaliyette bulunma imkânına sahip olabileceklerdir.” Yalnız bu illerimiz ısınan havanın etkisi ile iklim koşulları iyileşse bile, “toprak koşullarının yoğun tarım için uygun olup olmayacağı konusunda, bazı kuşkuları da beraberinde getirecektir.” Yağış rejimlerindeki düzensizliklerden dolayı, “ülkemizin güney bölgesinin, kuzey bölgesine göre daha dezavantajlı konumda olması beklenmelidir”.

Nitekim küresel ısınma toprak ve tohumların kalitesini düşürüp, tarım zararlılarının çoğalmasına imkân vererek tarımsal üretimin azalmasına neden olacaktır.

İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkilerinin çok yavaş gerçekleşmesi ve belirsizlik iklimin temel bir bileşeni olduğundan eylemsizlik için bir bahane olarak kullanılmamalı aksine zaman kaybetmeksizin azaltım ve uyum politikaları ile ilgili kararlar alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir.

Son söz: Dünya en büyük ekosistem olup, insan eliyle hızla tahrip edilmektedir. “Ülkemizde ormanların ve su kaynaklarının azalması-azaltılması, tarımı tehdit eder duruma getirmiştir.” Ciddi önlemlerin alınması gereklidir.

GÜZEL İSTANBUL İÇİN…

Ortaya çıkardığı siyasal, sosyal, kültürel ve stratejik sonuçları itibarıyla dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olan “İstanbul’un fethinin 568. Yıl dönümünü” kutlamış bulunuyoruz. Fetihle beraber büyük Türk milleti, barış, huzur ve hakkaniyet arayan insanlık için adaletin ve huzurun simgesi hâline gelmiştir. Barış ve huzur içinde yönetme kabiliyeti gerçek anlamıyla Türk milleti ile ortaya çıkmıştır.

Bu muhteşem kenti bir Türk toprağı hâline getirerek, tarihe damgasını vurmuş olan “Fatih Sultan Mehmet’le, bayraklaşan vatan sevgisini burçlara diken Ulubatlı Hasanlarla, Akşemseddinlerle fetihte yer alan ecdadımızla, büyük Türk milleti ile iftihar ediyorum.”

Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.