Günahın iki rengi; et (kırmızı) ve süt (beyaz)!

Tarımsal faaliyetleri (bitkisel ve hayvansal) sürdürme acısıyla renklenmiş çiftçilerin-üreticilerin dünyası. Yıllar boyunca sürüp gelen kronikleşen, çözülemeyen ve her geçen gün üzerine yenisi eklenen tarımsal sorunların üreticinin, tüketicinin ve sektörün ruhunu paramparça edişi…

Yıllardır “kıldan ince kılıçtan keskin bir köprü” üzerinde giden ülkemiz tarımı küresel salgının gölgesinde yolculuğuna devam ederken, Rusya-Ukrayna savaşı ülke tarımını derinden etkiledi. Savaş ve küresel olgular kaynaklı düzenlemelerin etkisi şimdiden gıda ürünleri ve tarım sektöründe yapılan faaliyetlere özellikle üretim maliyetlerine yansıdı. Ürün maliyeti ve üretim yetersizliğinden kaynaklanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla uygulanan serbest dışalım (ithalat) politikası hem üreticiyi hem de tüketiciyi olumsuz etkiledi.

Böyle bir halde iken “ihtiyacımız olan tarımsal ürünleri kendi topraklarımızda yetiştirebilecek bir potansiyele sahibiz.” Nutuklarına devam ediyoruz. Oysaki “şehir tarımı gelişmediği ve çıplak orman alanları üretim sürecine katılmadığı sürece mevcut tarım toprağı bu ülkeyi beslemede yetersiz kalacaktır.” Diğer yandan “maliyetlerin artış hızına satış fiyatının yetişememesi,” işin özeti bu aslında.

“İşin üretim boyutunu hiç düşünmüyor olaylara makro bakamıyoruz!”

Birkaç haftadır her platformda hayvancılıkta yaşanan kriz etkisini gösterdi et fiyatları uçuşa geçti diye yazılıyor, konuşuluyor. Hem konuşanlar tam olarak olaya hâkim değil, hem de yazanlar eksik yazıyor. Hayvancılık sadece bu son dönemde değil aslında “hayvancılık bizde hiçbir zaman para etmedi, dolaylı da olsa kriz hep vardı.”

2000-2010 yılları arasında et ve süt fiyatları ucuzdu. 2010 yılından sonra hayvancılığa destek verildi. Hayvan fiyatları arttı ama bu defa süt para etmedi. Bundan dolayı dişi hayvanlar kesimhaneye gönderildi. Doğum azaldığı için yeni et üretimi olmadı. Bunun sonucunda da et fiyatları arttı. “İthalat furyası ülke üreticisinin rekabet edebilirliğini kırdı ve hayvancılık o zamandan ağır yaralar aldı. Akabinde devam eden bu süreç şu an ciddi anlamda dişi hayvan kesimi ile sonuçlanmış ve yüksek seyreden et fiyatları ve düşük seyreden süt fiyatlarına artan yem maliyeleri de eklenince ciddi dişi hayvan kesimine neden olmaktadır”. Bu döngü hala devam etmektedir.

Fiyatı 60 TL’den et ithal ediliyor, USD Doları 10 TL ve biz zannediyoruz ki zarar etmiyoruz. Tabi bu arada dışardan et geldiği için etin fiyatı yükselmiyor. Üreticiler hayvanlardan para kazanamadığı için inekler yine kesimhaneye gidiyor. Şimdi 60 TL’den ithal edilen o gün o şartlarda ucuza yediğini zannediyorken 60 TL ye aldığı eti USD Doları 10 TL’den 14 TL’ye çıktığında eti de 60 liradan 85 TL’ye yiyor. Günümüzde de bu yanlış algı devam ediyor. Bu döngüde zaten yetiştirici elindeki hayvanı kesmiş oluyor. Dolaysıyla hayvan üretimi çok fazla olmuyor. Et ihtiyacını karışlayacak hayvan üretilmiyor. Böyle olunca da sürekli bir et ithalatına kalkışılıyor. Dışarıdan gelen hayvanların canlı gelip kontrolünün pek mümkün olmadığı veya çok zor olduğundan her türlü hayvan hastalığı ülkemizde de görülüyor.

Özellikle hayvancılık meslek çatışmasına yeterince kurban vermiştir. Hayvancılıkta hem zirat mühendisi (zooteknist) hem de veteriner hekim şarttır, bu iki meslek dalı hayvancılığın olmazsa olmazıdır. Ziraat mühendisi (zooteknist) çalışma alanı; üretim planlaması ve gerçekleştirmesi, hastalıkların önlenmesi ve koruma önlemlerinin alınması iken veteriner hekimin çalışma alanı; sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisidir. “Sağlığın korunması üretim odaklı değildir.” Dolaysıya veteriner hekimlerin yönetici olduğu pozisyonlarda “tedavi odaklı üretim olmaktadır.”

USD Doları 10 TL iken 60 TL olan et fiyatı, USD Doları 20 TL olduğunda etin fiyatı 200 TL’yi görecektir. Burada özellikle belirtmek istediğim her ne ad altında olursa olsun. “Bir ülkede üretilen etten sütten üreticinin zarar etmemesi lazım.” Süt ucuz, üretici zararda, dişi hayvanlar kesimhaneye gönderiliyor. “Üreticiye bunları dedirtmeyeceksin!” Nisan ayında geçerli olmak üzere, üreticiler en az 6 TL fiyat beklerken çiğ sütün litre fiyatı 5.70 lira olarak açıklandı. “Üretici 6 TL istiyorsa sen 7 TL vereceksin” fiyat yükseldiği zaman süt ürünlerinin de fiyatı da aratacak, ülke olarak bunu düşünmeyeceksin. Sonra üreticinin kazanamadığı bir yerde fiyatları sadece 1 yıl, 2 yıl öteleyebilirsin. İlerleyen dönemde 8.5 TL yerine 15 TL ‘den içersin sütün litresini. “Özetle üreticinin kar etmesini sağlayacak bir düzeni kurmalıyız.”

Klinik bilimleri ile uğraşan hekim kardeşlerim bir taraftan Sağlık Bakanlığından özlük haklarını isterken bir taraftan hayvancılık politikası yapmaya çalışıyor. “Hayvancılık politikasını ziraat mühendisi (zooteknist) yapmalı ve yönetmelidir.” Aksi durumda her gün et ve süt fiyatları konuşulacak, çözümde hayvan ithalinde aranılacaktır.

Son söz: Ülkemizde herkes her şeyi bilir. Herkesin özellikle tarım hakkında söyleyecek sözü, kesecek ahkamı vardır. Bu yüzdendir ki yerimizde saymaktan ziyade hızla geriye doğru koşmaktayız. Tabii koşmayı gerçekleştirirken de “Avrupa şöyle iyi, Amerika böyle güzel” diye söylenmeyi de ihmal etmeyiz. Bunun yanında “neden?” diye sormak da hiç aklımıza gelmez!

Peki “neden” böyle?

Çünkü o iyi Avrupa’da, güzel Amerika’da “herkes kendi işini ve yapması gerekeni yapıyor.”