Ukrayna-Rusya hattındaki gerginliğin tırmandığı bu günlerde, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin diplomatik çabaları da devam ediyor. Özellikle İngiltere ve ABD’nin Rus ve Ukraynalı yetkililerle yaptığı görüşmelere tanıklık ediyoruz. Rusya tarafından “Anglo-Sakson ittifak” olarak adlandırılan bu iki ülkeden yapılan açıklamalar, “her an saldıracağı beklenen Rusya’yı nasıl yatıştırabiliriz” diye bir düşünce içinde olduklarına işaret ediyor. ABD Başkanı Biden’ın yaptığı bir açıklama, “ABD’nin kısmi bir işgale itiraz etmeyeceği” şeklinde yorumlandı. İngiltere’den gelen mesaj ise, Ukrayna’da Rus yanlısı bir iktidar olursa Rusya’nın yatıştırılabileceğini ima ediyordu.

Bu gelişmeler, İkinci Dünya Savaşına giden süreçte, saldırgan ve yayılmacı politikalarıyla tüm Avrupa’yı tehdit eden Hitler Almanyası’nı durdurmak isteyen İngiltere’nin diplomatik girişimlerini hatırlatıyor. 1937- 40 döneminde İngiltere Başbakanı olan Neville Chamberlain, Nazi yayılmacılığını durdurmanın yolunu aramak zorunda kalmıştı. Zira Hitler, “Almanca konuşanların hakları” gibi bir söylemle adım adım genişliyordu. Mart 1936’da Ren bölgesini işgal eden Almanya, Versay Anlaşması ile çizilen sınırları tanımadığını bir kez daha ortaya koymuştu. Bundan tam iki yıl sonra Anschluss, yani Almanya ile Avusturya’nın birleşmesi gerçekleşti. Böylelikle Hitler, iki devlete bölünmüş Alman milletini tek bir devlet altında birleştirmekle önemli bir hedefini daha gerçekleştirmiş oluyordu.

Bu olup bitene, Versay’ın galipleri dahi dişe dokunur bir tepki vermiyor, Hitler’in Almanların çoğunlukta olduğu bu bölgeleri işgal ettikten sonra yayılmacılığının sonunun geleceğini tahmin ediyordu. Ancak, Almanların çoğunlukta olduğu bölgeler Ren ve Avusturya’dan ibaret değildi. Almanya tarafından kıskaca alınan Çekoslovakya’da yer alan Südetler bölgesi de Alman nüfusu gerekçesiyle Hitler’in hedefindeydi. Hitler, Nazi ordusunu Südetler’in işgali için hazırlıyordu, sıranın Südetler’e geldiği herkesçe görülüyordu.

Nasıl bu günlerde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği bekleniyorsa 1938’in sonbaharında Almanya’nın her an Çekoslovakya’ya saldırıp Südetleri işgal edeceği bekleniyordu. Ancak İngiltere Başbakanı Chamberlain, Hitler’in ikna edilerek yeni işgal girişimlerinden caydırılabileceği inancındaydı. 15 Eylül 1938’de Almanya’yı ziyaret eden İngiliz Başbakan, çoğunluğu Alman olan bölgelerin Almanya’ya bırakılması halinde bütün Avrupa’yı saracak bir savaşın önüne geçilebileceğine kanaat getirdi. 29 Eylül 1938’de Münih’te bir araya gelen Alman, Fransız, İtalyan ve İngiliz liderler, Çekoslovakya’ya ait Südetler’in Almanya’ya bırakılmasında uzlaşıya vardılar. Üstelik bunu yaparken Çekoslovakya’ya sorma gereği bile hissetmediler.

Chamberlain’in öncülük ettiği “yatıştırma politikası”, Südetler’in Almanlara verilmesiyle Hitler’in artık daha fazla yayılmak istemeyeceğini varsayıyordu. Savaşılmadan verilen Südetler, Almanya’yı tatmin edecek, Almanya yayılmadan vaz geçecek sanılıyordu. Hatta Chamberlain, İngiltere’ye döndüğünde, Avrupa’yı “savaştan kurtaran lider” olarak kutlanıyordu. Kendisi de İngiltere’ye vardığında karşılamaya gelenlere “Size bugün onurlu bir barış getirdim” diyerek Nazi yayılmacılığını tehlikesini sonlandıran bir barışa imza attığına dair inancını ortaya koyu. Ancak barış havası çok uzun sürmedi. Almanya, birkaç ay sonra Südetlerin ötesine geçip Almanların yaşamadığı Çekoslovakya topraklarını da işgal edip gözünü Polonya’ya dikince, toprak vererek “yatıştırma” politikasının işe yaramadığı açıkça ortaya çıktı.

Tarih tekerrür eder mi tartışılır ancak, geçmişteki vakalar ders çıkarmak için istifadeye açıktır. “Ukrayna’nın doğusunda Rusların çoğunlukta olduğu bölgenin işgaline ses çıkarılmaz veya Rus yanlısı bir iktidarın iş başına gelmesine engel olunmazsa Rusya’nın Batı’ya yayılması durdurulur” sananlar varsa iki kere düşünmelidir. Südetler verilince yatışır sanılan Almanya’nın İkinci Dünya Savaşını başlatıp tüm Avrupa topraklarına göz diktiğini unutmamak lazım. “Anglo-Sakson ittifak” Ukrayna’da sınırlı bir işgale göz yummak gibi bir hataya düşerse, Rus askerlerinin hangi noktada duracağını bilemezler. Bu iş harita üzerinde plan yapmakla, başkasının topraklarını başkasına peşkeş çekmekle olmuyor.