Yugoslavya’nın dağılması sonrasında yaşanan savaşı bitiren 1995 tarihli Dayton Anlaşması, karmaşık bir siyasî sistem ortaya çıkardı. Müslüman Boşnakların, Katolik Hırvatlar ve Ortodoks Sırplar ile birlikte oluşturdukları toplumsal yapıyı siyasî ve idarî kurumlara da yansıtan Dayton sisteminin hayli kırılgan bir nitelik arz ettiği en başından beri dile getiriliyordu. Farklı siyasî ve etnik/dinî yapıları bir arada tutmakta zorlanan Dayton sisteminin çatırdamaya başladığı da biliniyordu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Bosna Hersek’te bir süredir artmakta olan tansiyon daha da şiddetlendi. Rusya’nın Saraybosna Büyükelçisinin “sonunuz Ukrayna gibi olur” mealindeki açıklaması, Ukrayna savaşının Balkanlara da tesir edeceğinin bir göstergesi olduğu için dikkatten kaçmamalı.

Dayton Anlaşması, Bosna Hersek’te biri üniter yapıdaki Sırp Cumhuriyeti, diğeri Boşnaklar ile Hırvatlardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu olmak üzere iki ana entiteden oluşan bir siyasi yapı kurdu. Bosna Hersek Anayasasına göre, devletinin başında dört yıllığına ayrı ayrı doğrudan seçilen biri Boşnak, biri Hırvat ve biri de Sırp olmak üzere üç kişilik Devlet Başkanlığı Konseyi yer alıyor. Bu üç temsilci, sekiz aylık dönemler için rotasyonla Konsey Başkanlığını yürütüyor.

Nisan 2020’de Slovenya Başbakanının AB Konseyi Başkanı Michel’e gönderdiği iddia edilen bir belge Bosna Hersek basınına yansıdı. Daha sonra içeriği ifşa olan sözkonusu belgede, Balkanlar’da sınırların değişmesi gerektiği ifade ediliyor; Bosna Hersek’i oluşturan iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılarak Sırbistan ile Kosova’nın da Arnavutluk ile birleşmesi gibi öneriler yer alıyordu. Bölünme ve birleşmeleri gündeme getiren belgenin kamuoyuna yansımasıyla, ülkedeki anlaşmazlıklar kriz boyutuna evrildi.

Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik, bu önerileri benimseyerek Sırp Cumhuriyetinin Bosna Hersek’ten ayrılması fikrini sürekli gündeme getirir oldu. Dodik tarafından “BH’nin barışçıl şekilde bölünmesi” olarak nitelendirilen öneri, Sırpların ayrılıkçı söylemleri için itici kuvvet oldu. Sırp Cumhuriyeti kendi parlamentosunda ayrılıkçılığı destekler kararlar çıkartmaya ve ayrılık fikrini somut eyleme dökmeye başladı. Sırpların Bosna Hersek’ten ayrılarak Sırbistan ile birleşmesine ilişkin fikirlerin güçlenmesiyle, Dayton ile kurulan kırılgan yapı iyice aşındırıldı.

Temmuz 2021’de Bosna Hersek ceza kanununda Srebrenitsa Soykırımının inkârını suç sayan ve cezai yaptırım öngören bir değişikliğin hayata geçirilmesi, Sırpların ayrılık taleplerini daha da alevlendirdi. Sırplar; yargı, vergi ve güvenlik gibi alanlarda merkezi yönetimin otoritesini tanımadıklarını ilan edip paralel yapılar/kurumlar ihdas etmeye başladı. Seçim Kanunu ve anayasada değişiklik taleplerinin artmasına rağmen bir uzlaşının sağlanamaması dağılmayı daha muhtemel hale getirdi. Kısacası, zaten pamuk ipliğine bağlı olan birliktelik son iki yılda yaşanan anlaşmazlıklar sebebiyle dağılma noktasına geldi.

Bosna Hersek’te böylesine sıkıntılı bir dönemden geçilirken yaşanan Rusya’nın Ukrayna işgali, Ukrayna gibi Rusya-NATO arasında tercihe zorlanan ülkede gerilimi biraz daha tırmandırdı. Bosna Hersek’in Batı ile bütünleşmesini arzu etmeyen Rusya, Sırpların ayrılık taleplerine destek vermek suretiyle ülkedeki istikrarsızlığı körüklemeye çalıştı. Bosna Hersek’ten AB ve NATO üyeliğinin hızlandırılmasına dair sesler yükselince de Rusya’nın tehdidi gecikmedi.

Rusya’nın Saraybosna büyükelçisi, Bosna Hersek’in Ukrayna ile benzer hareket etmesi halinde benzer bir akıbetle karşılaşacağını belirterek Bosna Hersek’i Batı’dan uzakta tutmak için gerekirse müdahalede bulunabileceklerini ortaya koydu. Sırpların ayrılık talepleri Rusya için Bosna Hersek’e karşı kullanılacak güçlü bir koz olduğundan, Moskova’nın önümüzdeki dönemde ülkedeki krizi körükleyeceğine kesin gözüyle bakılabilir. Moskova’nın Batının yaptırımlarına vereceği cevaplardan biri, maalesef ki Balkanları tekrar çatışma ortamına sokmak pahasına Bosna Hersek’i bölmek olabilir.