Çin’den başlayıp tüm dünyaya yayılan Kovid-19 salgını etkisini arttırmaya devam ediyor. Salgının başladığı günlerde bunu hafife alıp gerekli ihtiyatı göstermeyen ülkeler bile artık durumun ciddiyetini anlamışa benziyor. İngiltere’de zamanla bağışıklık kazanılacağı varsayımı ile kapsamlı bir müdahaleye gerek olmadığını söyleyen Başbakan Boris Johnson’ın hastalığa yakalanması ve artık İngiltere’nin de sıkı tedbirler uygulamakta olması bunun bir göstergesi.

Salgını hafife alan bir diğer lider de ABD Başkanı Trump idi. Trump, ABD’deki vaka sayısının kısa süre içinde 150 bine ulaşması ve 2500 kadar kişinin hayatını yitirmesi sebebiyle artık daha ihtiyatlı bir tavır sergilemeye başladı. Kapsamlı bir tedbir paketini uygulamaya koyan ABD yönetimi, 12 Nisan’a kadar normale dönme beklentisinin gerçekçi olmadığını kabul ederek salgın önlemlerini nisan sonuna kadar uzattı.

İlk günlerinde bu “Çin virüsü”nün sıradan bir grip olduğunu savunan Trump, artık ülkesindeki ölümlerin yüz binlerle ifade edileceğini söylemeye başladı. Son basın açıklamasında “Biz hiçbir şey yapmasaydık 2,2 milyon insanın ölmesi bekleniyordu ama bunun çok altında olan 100 bin ile 200 bin ölümle bu süreçten çıkarsak, iyi bir iş çıkardık demektir” şeklinde bir ifade kullanan Trump, “Çin virüsü”nün “Amerikan ölümü”ne döndüğünü ikrar etmiş oldu. Trump’ın ifade ettiği beklenen ölüm sayısının, mevcut sayının 40-80 katı olması dikkat çekici.

Avrupa ve ABD’de durum giderek kötüleşirken, salgının başlama noktası olan Çin’de işler son günlerde iyiye gidiyor. Çin’deki vaka sayısının 15 Şubat’a kadar hızla arttığı, ardından ise grafiğin yataya döndüğü görülüyor. Şubat sonunda 80 bin olan vaka sayısının günümüzde 81.500 civarında olması, yayılımın kontrol altına alındığını açıkça ortaya koyuyor. Ölüm sayıları da buna paralel şekilde seyrediyor. Mart başında 3.000 civarında olan sayının geldiğimiz noktada 3.300 civarında olması, Çin’in salgınla mücadele etmede başarılı olduğuna işaret ediyor. İtalya, İspanya ve Fransa gibi salgından en çok etkilenen Avrupa ülkelerinin vaka ve ölüm grafiği ise Çin’in 15 Şubat öncesindeki gibi dikey bir görünüm arz ediyor. Bu ülkelerin, salgını henüz dizginleyemedikleri bir gerçek.

Ne var ki vaka ve ölüm sayıları, ülkeler arasında bir kıyaslama yapmak istenirse tek başına yeterli değil. Ülkelerin nüfusunun da hesaba katılması gerekir. Nüfus dikkate alındığında, Avrupa ülkeleri ve ABD’nin Çin’e nazaran çok daha fazla etkilendiği daha net şekilde görülüyor. Örneğin İtalya’da 1 milyon nüfusa düşen vaka sayısı 1.616, İsviçre’de 1.741, Belçika’da 1.027, ABD’de 431 iken bu oran Çin’de sadece 57. 85 binden fazla vaka ve 7.300’den fazla ölümün yaşandığı İspanya’da bu oran 1.822. Türkiye’de ise 1 milyon kişi başına düşen vaka sayısı şimdilik 109.

Türkiye’nin birçok Batılı ülkeden daha iyi bir tabloya sahip olmasında alınan tedbirlerin ve bunlara riayet edilmesinin payı elbette yadsınamaz. Tedbiri elden bırakmamak ve devletin aldığı önlemlere uygun davranmak, Türkiye’nin istikametinin ne olacağını, akıbetimizin hangi ülkeninkine benzeyeceğini tayin edecek. İtalya gibi olmak da, ABD gibi 100-200 bin kişinin öleceğini beklemek de, Çin gibi salgını dizginlemek de bizim elimizde.