Ukrayna, Rusya ile yaşanan gürültülü çatışmanın yanı sıra altyapı ve finansman engelleriyle ülkenin tam potansiyeline ulaşıp ulaşamayacağı henüz belli değilken bile üretimini artırmaya ve yeni ihracat pazarları bulmaya çalıştı. Bugün ise Ukrayna'nın özellikle tahıl ihracatı kararlılıkla devam ediyor.

Dolayısıyla tarım, sanayi ve turizm alanında ülkemizin en önemli merkezleri arasında yer alan; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elâzığ ve Hatay’dan oluşan “on bir depremzede illerimizde tarım takvimi devam ettirilmelidir.”

Depremzede illerimiz sadece tarım değil; sanayi, istihdam, ihracat, mevsimlik tarım işçisi ve milli gelir açısından ülke ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Bir taraftan illerdeki kayıplarımız cari açığı, diğer taraftan da depremle ortaya çıkan öngörülmeyen yüksek bütçeli altyapı ve üstyapı yatırımları ihtiyacı bütçe açığımızı büyütecektir. Özellikle tarımsal faaliyetlerin durması ekonomik ivme kaybına dolayısıyla da arzda daralmaya sebep olacak ve gıda enflasyonunu yükseltecektir.

Ülke genelinde yaklaşık 240 milyon dekar tarım yapılabilen alanların 38 milyon dekarlık bölümü depremi yaşayan bu on bir ilde bulunuyor. Bu iller içinde “en fazla tarım alanına sahip olan illerimiz sırasıyla: Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep Elâzığ ve Hatay. Depremzede on bir il arasında “tarımsal katma değerde en büyük paya sahip olan illerimiz sırasıyla: Şanlıurfa, Adana, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay.

ACİL, RİSK VE İHTİYAÇ ANALİZİ YAPILMALI! KRİZ YÖNETİLMELİ!

Esasen “risk analizi raporları”, 81 il tarım ve 922 ilçe tarım müdürlükleri tarafından hazırlanması gereken iş ve işlemlerden bir tanesidir. Risk analizi raporları, o il ve ilçenin gerek çalışma şartlarından gerekse tarımsal faaliyetlerin yürütülememesindeki koşullardan kaynaklanan risklerin çeşitli sıklık ve büyüklükte gelme olasılığına karşı alınacak tüm tedbirleri içerir.

“Kriz yönetimi” ise o il ve ilçenin tarımsal faaliyetlerin yürütülmesindeki olası yaşanabilecek aksaklıklar sonucunda gerek merkezde gerekse kırsalda doğabilecek zararı en aza indirgemek adına uygulanan stratejilerin tamamıdır.

Öncelikle bu on bir depremzede illerimizin kent çeperlerinin de kırsal yapıda olduğunu gözden kaçırmayalım. Hatta bazı illerimizin kent merkezi ve kent çeperi kırsal özellik göstermektedir. Dolayısıyla “Tarım Bilgi Sistemi” (TBS) kayıtlarından çiftçi-üretici sağlık durumları incelenmelidir. Beyaz yaka çiftçilerimizin de olduğunu; merkezde, kent çeperinde ikamet edip çiftçilik yaptığını da dikkate alalım. Dolayısıyla bu hususlar göz önüne alınarak depremde kaybettiğimiz çiftçi sayısı belirlenmelidir.

Üreticilerimiz dışında diğer önemli bir husus da mevsimlik tarım işçileridir. On bir ilimiz de özellikle ülkemizin tarım işçilerinin büyük bir çoğunluğunu barındıran illerimizdir. Ne kadar mevsimlik tarım işçimiz hayatını kaybetti, bunların belirlenmesi gerekir.

Hayvan Kayıt Sistemi (TÜRKVET) kontrolü yapılarak; ahır, ağıl ve kümeslerdeki kaybedilen büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan sayıları belirlenmelidir. Kırsalda yıkılmış, hasarlı ev, ahır, ağıl ve kümesler belirlenmelidir. Kırsalda kullanılamayacak durumda olan makine ekipman parkı ve sulama altyapıları kontrol edilmelidir.

Tarımsal girdi tedarikçilerinin stokları kontrol edilmelidir. Tedarik zincirinin nasıl tekrar tesis edileceği ya da güçlendirileceğine yönelik çalışmalar bir an önce yapılmalıdır.

Peki, bu tespitler bir anda nasıl yapılacak diye sorarsanız! 

Sevgili dostlar, ülkemiz binlerce yıllık bir kültürün süzgecinden geçmiş insan birikimi ve sermayesine sahiptir. Asıl mesele, bu insan birikiminin yanlış kullanılmasından ya da hiç kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Yani un da vardır, yağ da vardır, şeker de

Depremzede on bir ilimizin her birine 10 drone, 20 drone kullanan teknik eleman ve yardımcısı, 10 drone’dan verileri çeken ve verileri işleyen teknik personel ile sahada tüm sorunlar ve ihtiyaçlar hızlı bir şekilde çıkartılabilir. Hepsi bu kadar! Drone’lara bir tane ara yüz yazılımla 15-20 iş gününde kırsaldaki durum net bir şekilde sayısallaştırabilir. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), bu iş ve işlemler için yeterli teknik personele sahiptir.

ACİL, ON BİR İLİMİZİN TARIM TAKVİMİ ÇIKARILMALI!

Depremzede on bir ilimizin tarım takvimi çıkarılmalıdır (Tarım takvimi yine 81 il tarım ve 922 ilçe müdürlükleri tarafından hazırlanması gereken iş ve işlemlerden bir tanesidir). Daha sonra ilçe bazında tarımsal girdi kalemleri tek tek çıkartılmalıdır (Tohum, mazot, gübre, ilaç ve sulama vb. girdiler belirlenmedir). Aynı şekilde hayvansal üretim girdi kalemleri de belirlenip ilçeler bazında toplanarak bir ildeki yaklaşık tarımsal üretim maliyet çıkarılmalıdır.

Bu illerimizde yaşanan insani kayıpların yanında; sokaklar, evler değişti, mahalleler yıkıldı, aileler dağıldı. Yaşanan acılar, oluşan travmaların sonuçları olarak; şehirlere, evlere ve işlere odaklanamama dolayısıyla özellikle tarımsal üretim faaliyetlerinde durmaya sebep olacaktır. Özellikle bu dönemde Tarım ve Orman Bakanlığından beklenilen ise tarımsal faaliyetlerin devamlılığını sağlamak için; risk, ihtiyaç analizi yapmasıdır. Krizi yönetmelidir!

Ülkemizde “liyakat temelli bir anlayışla siyasi etik ve şeffaflık” mutlaka sağlanmalıdır. Hatayı karşı taraf yaparsa âdeta gök kubbeyi başlarına yıkıp ama aynı hatayı veya daha fazlasını kendimiz veya bizden biri yaparsa görmezden gelip ve hatayı zaman zaman da bir “hak” olarak görürsek; işler içinden çıkılmaz hâle gelir. Bugün de “reel siyasetin içine düştüğü en büyük yanlışlardan bir tanesi de budur!”

HER ŞEYE RAĞMEN HAYAT DEVAM EDİYOR!

Yüz üç saniye gibi bugüne kadar yaşanmamış bir uzunlukta süren bu iki deprem, geride kalanlara, bizlere ömrümüz boyunca unutamayacağımız acı bir ders verdi.

Şehirler, sokaklar, evler değişti, mahalleler yıkıldı, aileler dağıldı. Acısıyla, tatlısıyla hayatlar ve hatıralar enkazlarla birlikte toprağa karıştı; saniyeler geçiyor, zaman işliyor ve her şeye rağmen hayat devam ediyor…

HAYAT GÖRÜŞLERİMİZ DE ZELZELEYE UĞRADI!

Bizler yaşamla ölüm arasındaki ince bir mesafede gidip gelirken, aslında hayat görüşlerimiz de zelzeleye uğradı. Çevremizdeki insanlardan, okul ve iş arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan, sevdiklerimizden bir gün beklenmedik bir şekilde ayrılabileceğimizi daha iyi biliyoruz şimdi.

Ne zamana kadar sürer bilemiyorum ama depremden hemen sonra hayatla ölümün iç içe olduğunu somut olarak idrak ediyor ve daha gönülden yakarışlarla Allah’a yöneliyoruz. Bir kez daha onun büyüklüğü ve kudreti karşısında titriyor, aczimizi bir kez daha anlıyoruz!

Şu aşamada babasızlık (annesizlik), yuvasızlık, sahipsizlik, mekânsızlık ve gelecek duygusundan yoksunluk hisleriyle birlikte iyimserliği korumak elbette ki çok zor; asrın felaketinin sonuçları, kin ve nefret duygusundan uzak, hiç kimseyi ötekileştirmeden, din, dil, ırk vb. hiçbir ayrım yapılmaksızın toplum olarak büyümemizi, olgunlaşmamızı, tek yürek olmaya duyduğumuz ihtiyacı ağır bir bedel ödeterek ortaya koydu.

SARSILDIK, ENKAZ ALTINDA KALDIK!

Sevdiklerinin enkaz altında ölüme terk edildiğini görenler için bundan böyle hiçbir ev yeteri kadar güvenli ve garantili olmayacak maalesef. Âdeta dünya değiştirdik, Enerjinin, suyun bir kez daha yaşamamızdaki önemini anladık. Toplu mezarlara tanık olduk; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’dan göçtüğümüz diyarlarda bir taraftan insanlara güven duyamaz hâle gelirken, diğer yandan yeniden kavuştuk yetimlere kucak açan insanlara…

Ülke olarak yaşadığımız bütün afetlerde olduğu gibi, geride kalanlar için hayat acıları ve sevinçleriyle devam ediyor. Bizler beş vakit namaz kılarken bile yeteri kadar hissedemediğimiz ölümü, şimdilerde daha çok düşünüyoruz. Başımıza yıkılacağından korktuğumuz evlerimize her akşam dönüyoruz. Bu son felaket sadece deprem bölgelerinde değil, bütün ülkede tedirginlik meydana getirdi. Âdeta her sarsıntıda, sallantıda, uğultuda ve ölüm haberinde kendi ölümümüzü görür hâle geldik. Beynimizi âdeta tırmalayan sorular arasında, her şeye rağmen iyimser olmak gerekiyorsa bu tedirginlik nasıl atlatılacak, bu şehirler yeniden nasıl inşa edilecek ve yeniden güven nasıl kazanılacak var.

Son söz: On bir şehrimizde hasarlar, kayıplar ve tehditler çok büyük! Ülkemiz âdeta fırtınalı bir denizde yüzüyor. Gemideki yolcular yorgun ve endişeli. Yaşadığımız asrın felaketinde en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri, siyaset üstü meseleler ve özelikle liyakat, sevgi-saygı, dayanışma, adalet, doğru sözlü olmak, harama el uzatmama vb. ahlaki faziletlerde buluşmak. Bu ihtiyaç duyulan faziletler “insanlığın birey nezdindeki başucu kaynaklarıdır!” İnsanlığın birey nezdindeki başucu kaynakları bizim de, Türkçülük anlayışımızdır…

Bakmayın siz en uzun gecenin 21 Aralık olduğuna. Bu ülke en uzun gecesini 6 Şubat 2023’te yaşadı. Allah bir daha yaşatmasın.