Sevgili tarım dostu ve çiftçi okurlarım; Birleşmiş Milletler ‘in, kadınların tarımsal üretimde, kaynakların sürdürülebilir kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip olduğu önemli konumdan hareketle ilan ettiği “Dünya Kadın Çiftçiler Günü” 2008 yılından bu yana her yıl 15 Ekim’de kutlanıyor.  

Ülkemizde tarımın tüm yükünü çeken kadınlar... Hem bitkisel hem de hayvansal üretimin görünmez kahramanları bizim çiftçi kadınlarımız!

Kırsalı bekleyen, varlık içinde yoksulluk çeken kadınlar… Traktör römorklarında, kamyonetlerde, işe diye adeta ölüme gönderilen kadınlar… Hem evde hem tarlada, bağda, bahçede çalışıp ürettikleri ürün üzerinde söz hakları ve sosyal güvencesi olmayan kadınlar… Kırsalda zorla evlendirilen, eğitimden yoksun bırakılan, dövülen… Bizim çiftçi kadınlarımız!

Şehirlerde fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eyleme maruz kalan kadınlar… Tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılan kadınlar… Bizim kadınlarımız!

Dünyada tarımsal iş gücünün yaklaşık yüzde 43’ünü kadınlar oluşturuyor. Gıda üretiminde çok büyük emeği bulunan kadınların özellikle ülkemizde tarımsal üretimin ve kırsal hayatın sürekliliğinin sağlanmasında rolü büyük!

Kadın ve erkeklerin neredeyse eşit sayıda istihdam edildiği tek sektör tarımdır. Sektörde yaklaşık 4 milyon 948 bin kişi çalışıyor. Bunun yüzde 41’i kadın. Çiftçi ailelerde günde 16-17 saat çalışan kadınlar evin tüm idaresini yürütür; yazlık, kışlık, kurutmalık, konserve ürünlerin yapımında adeta küçük imalathane gibi çalışır. Bizim çiftçi kadınlarımız!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (Ocak-Mart 2023) İşgücü İstatistiklerine göre, istihdam edilenlerin sektör (tarım, sanayi, inşaat ve hizmetler) dağılımında tarımda istihdam edilme oranı kadınlarda yüzde16,5 iken erkeklerde bu oran yüzde 12,2. Böylesi bir tabloda tarım sektöründe kadınların istihdamı erkeklerden yüzde 4,3 daha fazla.

Ülkemizde tarım sektörü yüzde 77,7’lik kayıt dışı istihdam oranı ile tüm sektörler arasında zirvede, maalesef. Tarım sektöründe çalışan kadınların yüzde 88,7’si hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıtları yok!

İstihdam edilenlerin işteki durumuna göre; tarımda ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı 146 bin kişi (yüzde 8,74), kendi hesabına çalışan 251 bin kişi (yüzde 15,03), ücretsiz aile işçisi olarak bir milyon 268 bin kişi (yüzde 75,97) ve işveren kadın sayısı ise 3 bin kişi (yüzde 0,17).

Verilerde görüldüğü gibi tarımda kadınlar ücretsiz aile işçisi! Hatta her 4 kadından 3’ü ücretsiz aile işçisi…

Erkeklerde ise durum çok farklı; ücretli veya yevmiyeli çalışanların sayısı 341 bin kişi (yüzde 13,38), kendi hesabına çalışan bir milyon 763 bin kişi (yüzde 69,21), ücretsiz aile işçisi olarak çalışan 395 bin kişi (yüzde 15,50) ve işveren erkek sayısı ise 48 bin kişi (yüzde 1,88).

Görüldüğü gibi erkeklerin çoğunluğu kendi hesabına çalışıyor.

Bütün veriler ışığında işveren kadın sayısı erkeklerin çok gerisinde; benzer şekilde ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı da erkeklerden daha az.

 

KADIN TEMSİLİ EŞİTLİKTEN UZAK!

Ülkemizde tarımsal emeğin çoğunluğunu oluşturan kadınların tarım politikalarının belirlenmesinde ön sıralarda yer alması ve öncü̈ olması beklenirken aslında durum tam tersi. Ülkemiz ekonomisinin bel kemiğini oluşturan, tarıma yön veren en üst kuruluş̧ olan Tarım ve Orman Bakanlığı’nda da kadın temsili eşitlikten uzak, maalesef.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca bir kez bile tarıma “Kadın Bakan” atanmamış. Özellikle, üst yönetimde (seçimle ve atama ile gelinen karar alma mekanizmalarında) günümüzde kadınların eksik temsil sorunu daha da şiddetli hissediliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın merkez teşkilatı çalışanlarının yüzde 36’sı kadın, taşra teşkilatında çalışanların ise sadece yüzde 24’ü kadın. Genel toplama göre personelin yüzde 25’i kadın ve yüzde 75’i erkek.

Tarım sektöründe kimsenin geride kalmaması, eşit ve kapsayıcı çalışma koşullarının inşa edilebilmesi için hak temelli bir yönetim yaklaşımı benimsenmelidir.

Toprak için emek veren başta anacığım olmak üzere tüm kadınların gününü kutluyorum!

 

 İyi ki varsınız!

DÜNYA GIDA GÜNÜ IŞIĞINDA AÇLIKLA MÜCADELEMİZ DEVAM EDİYOR!

Her yıl 15 Ekim’de kutladığımız Dünya Kadın Çiftçiler Günü, kadınların kırsal ekonomideki hayati rolüne dikkat çekmek için 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nden bir gün önce ilan edilmesiyle de önem taşıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün kurulduğu 16 Ekim, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. FAO verilerine göre 2022 yılında 783 milyon insan yetersiz besleniyor ve açlık yaşıyor. Üstelik 2030 yılına geldiğimizde yaklaşık 600 milyon insanın hala yetersiz besleneceği tahmin ediliyor. Açlık çeken, yetersiz beslenen insan sayısı ne yazık ki azalmıyor.

Dünya gıda günü dolaysıyla, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, geleneksel hale getirdiği yazılı açıklama yolunu tercih ederek: “Dünya gıda günü dünya çapında açlıkla mücadele konusunda farkındalık yaratmak, herkes için gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeyi amaçlıyor. Dünya Gıda Günü bu yıl “Su Hayattır, Su Gıda Demektir” teması ile kutlanıyor. Tüm canlılar için yaşam kaynağı olan su, gıdanın da olmazsa olmaz hammaddesidir. Susuz bir gıda üretimi düşünülemez. İnsan gıdasını ve hayvan besinini sağlayacak bitkisel üretim için su elzemdir.” “Sağlıklı, sürdürülebilir ve ulaşılabilir gıda insanlığın en temel ve karşılanması gereken ihtiyacıdır.”  Sözleriyle devam eden Sayın Bayraktar birkaç başlık altında gıda günü için değerlendirmelerinde bulundu.

SON SÖZ: Farkındalık oluşturmak amacıyla gerek dünya kadın çiftçiler günü, gerekse dünya gıda günü sadece kutlama ve iyi niyet belirtmekle kalıyor. Sevgili tarım dostu ve çifti okurlarım;  Bu benzeri anma ve kutlamaların içine özgürlük, insan hakları gibi kalıplar yüklenerek bambaşka mecralarda yol alınmak isteniyor. Kendinize gelin veya kendimize gelelim! Biz ülke olarak örf adet ve törelerimize uygun olarak çiftçi kadınlarımızın gününü kutlayalım. Varsın özgürlükleri, klişe günleri ve insan hakları onların olsun!

Onlar için özgürlük, insan hakları vs. helvadan bir puttur. İşlerine geldiğinde bu helvadan puta taparlar, işlerine geldiğinde Filistin konusunda görüldüğü gibi oturur o taptıkları putu yerler.

 

Kıymetli büyüğüm, rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in sözünü hatırlatmak isterim.  “Bunu hiç unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur”

 

Konunun muhasebesini yapmak ve kendi doğrumuzu kendimizin bulması için “Şapkanı önüne koy öyle düşün” derim.

 

Sağlıcakla kalın.