Tarım sektörü, 83 milyon insanın beslenmesini sağlamanın yanı sıra milli gelire, istihdama, dış ticarete, sanayilere, sanayi ürünlerine talep yaratmasına, ihracata yaptığı yüksek katma değerden dolayı sosyal ve ekonomik açıdan stratejik bir öneme sahiptir. Genel anlamda tarım sektörü ulusal ekonominin temel köşe taşlarından biridir.

Diğer taraftan aktif nüfusun %18,4’ünün yani yaklaşık çalışan her beş kişiden birinin tarımda istihdam edilmesi tarım sektörünün, istihdam yaratıcı potansiyeli itibarıyla oldukça önemlidir.

Döviz kuru ara ara konuşulurdu. Son dönemde çok sıkı takip edilir oldu. Fakat tarım sektöründe kiminle döviz kuru konuşmaya çalışılsa ya kısa cevaplar veriliyor ya konu değiştiriliyor ya da konuşmak istenmiyor. Çiftçi döviz kurunu “değil takip etmeye, bakmaya korkuyor.” Sadece çiftçi değil 83 milyon bu korkuyu hissediyor ve hissetmeye de devam edecek gibi görünüyor.

Peki, bakmaya korktuğumuz bu döviz kuru nedir?

Genel anlamda sizin para biriminizin yabancı para birimi karşısındaki nisbi fiyatıdır.

Döviz kurlarındaki değişmeler ise sizin paranızın fiyatının yabancı para cinsinden ya da yabancı para fiyatının sizin paranızın cinsinden değişimler ortaya çıkarmasıdır.

Daha yalın bir anlatımla döviz kurlarındaki hareketlilik sizin paranızın satın alabileceği veya satacağı mal ve hizmetlerin fiyatlarını etkiler. Bu etkinin anlamı da oluşan bu kur hareketliliği sizin paranızın değerini kaybettiriyorsa sizin satın alacağınız her türlü mal ve hizmetlerin birim fiyatı artacaktır. Buna karşılık sizin satacağınız mal ve hizmetlerin fiyatları ucuzlayacaktır.

Ülke olarak tarımsal üretimde, girdi ham maddesi olarak mazot, gübre ve ilacı %90-95 oranında, yemde ise %45-50 oranında ithal ediyoruz, yani dışarıdan alıyoruz.

Dolayısıyla bizim için maliyet ve fiyat artışı kaçınılmazdır. Tarımsal girdilerin sebep olduğu maliyet artışı tarım sektörünün gelişimini bozmaktadır. Ayrıca bizim dış dünyaya karşı rekabet avantajımızı azaltmaktadır. Dolayısıyla tarım sektörünün girdi-çıktı durumlarına baktığımızda, kur hareketlerine duyarlılığı oldukça yüksektir. Tarım sektörünün kur hareketlerine duyarlılığı, kur etkilerinin sektör üzerindeki yansıması kısa ve uzun vadeli olarak incelenmeli ve çözüm odaklı değerlendirilmeler yapılmalı ki tarımda doğru politikalar üretilebilsin, sektörün yapısındaki girdi-çıktı ilişkileri doğru okunabilsin.

Genel olarak tarımsal üretimde temel girdilerimiz saman, yem, mazot, gübre, ilaç ve tohum gibi düşünülse de traktör gibi temel teknik araç ve gereçlerin bir kısmı da ithal edilmektedir. Kurdaki hareketlilik sonucunda kendi paramızın değerini kaybetmesi durumu, tarımda maliyetlerin artmasına yol açmaktadır.

Ürün maliyeti ve üretim yetersizliğinden kaynaklanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla uygulanan serbest ithalat politikası tarım sektörünü, üretim ve üretici açısından olumsuz etkilemektedir.

Un ve makarna ihraç eden ülkemiz, un ihracatında dünyada seri başı ama unun ham maddesi olan buğdayı çoğunlukla Rusya başta olmak üzere Kırgızistan vb. ülkelerden işleme kapsamında ithal ediyoruz. Aslında buğdayı kendi topraklarımızda yetiştirebilecek bir potansiyele sahibiz. Fakat maliyetlerin artış hızına satış fiyatı yetişemiyor maalesef.

Referans fiyatlarda güncellenme olmadığı takdirde; buğday ekiliş alanlarında bir azalma, bir daralma söz konusu olacaktır. Bu durumda çiftçi, buğday ekmekten kaçınacaktır. Özellikle sulama imkânı varsa satışından daha fazla para kazanacağı ayçiçeği, mısır ve kuş yemi gibi alternatif ürünleri tercih etmesi beklenilen bir durum olacaktır.

Kur hareketlerinden dolayı tarım sektörünün zarar görmesini önleyecek, sektörün gelişimine engel olmayacak yapısal düzenlemeleri sağlayacak politikaları acilen uygulamaya koymaya ihtiyacımız var. Aksi takdirde tarım sektörü için çok geç olabilir.