Twitter’ın resmi olarak Elon Musk sahipliğine ve yönetimine geçmesinin ardından, aralık ayının başından bu yana “Twitter Files” ismiyle anılan bir ifşa serisi yayınlandı. Öncesine, Twitter’ın el değiştirdiği tarih öncesine ait iç yazışma ve dosyalar Twitter tarafından Matt Taibbi, Bari Weiss, Lee Fang, Michael Shellenberger ve David Zweig isimli gazeteci/yazarlara verildi. İçeriğin bu kişiler tarafından incelenmesi sonucu ortaya çıkan ifşa zincirlerine göre, Biden’ın ekibi bazı tivitlerin gözden geçirilmesi için doğrudan Twitter ekiplerine ulaşıyor, kaldırılmasını sağlayabiliyordu. Her ne kadar bu ekipler ve süreç her iki Amerikan partisine açık da olsa Demokratların bu sistemi daha aktif kullanabilmesi için ekipler organize edilmişti, sonuçta da bu sürecin %90’dan fazla oranda Biden tarafından kullanıldığı ortaya çıktı.

Daha sonra başka bir gazeteci, Twitter’da bir “gölge yasak listesi” tutulduğunu ortaya çıkardı. Twitter tarafından “görünürlük filtresi” adı verilen ve sadece ilgili iç personelin yönetebildiği bu özellik ile örneğin Kovid-19 kapanmalarına karşı olan hesapların trendlerde çıkartılmadığı, muhafazakâr bazı öncü hesapların tivitlerinin güçlendirilmediği ortaya çıktı. Örneğin bazı tıp profesörleri dahi bu kara listelerden nasibini alıyor ve yaygın Kovid tezlerine karşı bilimsel tezlerini sunmaları imkânı sağlanmıyordu.

Bir diğer konu da Trump’ın hesabının kapatılmasıydı. 300 civarı Twitter personeli Trump hesabının kapatılması için CEO’ya yazı yazıyor, ancak bundan önce ve sonra yapılan incelemelerde Trump hesabının kurallara aykırı davranmadığını birçok görevli yine iç yazışmalarda söylüyordu. Ancak yapılan toplantılarda hesabın kapatılmasını isteyen personel kazan kaldırıyor ve Trump’ın hesabı “gelecekte şiddeti kışkırtma olasılığı” (due to the risk of further incitement of violence) olarak isimlendirilen bir politika bahane edilerek durduruluyordu.

Başka bir gazeteci, David Zweig, Kovid salgını sırasında; doğru olan ancak ABD hükümeti için uygun olmayan bilgilerin sansürlendiğini, aynı fikirde olmayan doktorların ve diğer uzmanların itibarsızlaştırıldığını, CDC'nin “kendi verilerini” paylaşan bazıları da dâhil olmak üzere sıradan kullanıcıların susturulduğunu ortaya çıkardı.

Ayrıca seçimler sırasında FBI’ın bazı hesaplarla ilgili yanlış bilgi yaydıkları iddiasıyla Twitter ile doğrudan bir senkronizasyon içinde bulunduğu anlaşıldı. Bağımsız gazeteci Matt Taibbi’nin yılbaşından hemen önce açıkladığı 9’uncu dosya paketine göre de, FBI'ın Dışişleri Bakanlığından Pentagon'a ve CIA'ye kadar federal hükümet genelindeki kurumları kapsayan geniş bir sosyal medya izleme ve sansür programına kapıcı olarak hareket ettiği ve Twitter ile iletişim kurduğu görülüyordu.

Bir dev sosyal medya şirketinin el değiştirmesi sonrasında ortaya çıkan bu kirli çamaşırlar, kendi ülkesinde dahi kuralları bahane ederek kuralsız davranabilen bir şirketin hayatın akışını nasıl etkileyebileceğini daha net göstermiş oldu.

Peki, Musk satın aldı diye her şey düzelecek mi? Hayır. Musk, platformu satın aldıktan kısa bir süre sonra şu açıklamayı yaptı: “Yeni Twitter politikası, konuşma özgürlüğüdür, ancak erişim özgürlüğü değildir. Olumsuz/nefret tivitleri maksimum düzeyde kaldırılacak ve para kazanma özelliği kaldırılacaktır, bu nedenle Twitter'a reklam veya başka bir gelir getirmeyecektir. Özel olarak aramadığınız sürece bu tivitleri bulamazsınız, bunun internetin geri kalanından hiçbir farkı yoktur.”

Farkında olduğumuz konuların ifşa edilmiş olması bir rahatlama getirse de, görünen o ki, moderasyon hafifletilmiş ve belki de Elon penceresinden ayarlanmış şekilde devam edecek.