Fransa'da birçok derneğin Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldığı Türk basınına da yansımıştı. Özellikle Müslüman azınlığın seslerini duyurmak üzere faaliyetler yürüten STK’lar Fransa’nın “radikalleşmeyle mücadele” söylemi altında feshedilmişti. Fransa’da artan İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik ayrımcılıkla mücadele eden Fransa İslamofobi ile Mücadele Kolektifi, (CCIF) Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılmıştı. Bu örnek, Fransa gibi demokrasi dendiğinde akla ilk gelen ülkelerden birisinde dahi bir STK’nın suç işlendiğine dair somut bir yargı kararı olmadan da kapatılabildiğinin açık bir göstergesi. Kısacası, bir AB ve Avrupa Konseyi ülkesi olan Fransa’da STK’lar siyasi kararlar ile feshedilebiliyor.

Ancak böyle bir olayın Türkiye’de yaşanması söz konusu olmasa da, bunun ihtimali bile Avrupa’daki bazı kurumların Türkiye karşıtı eleştirilerde bulunmaları için yeterli oluyor. Avrupa’nın ikircikli/ ikiyüzlü tavrı, STK’ların faaliyetleri alanında da kendini hemen belli ediyor. Nitekim Avrupa Konseyi’nin danışma organı olan Venedik Komisyonu, 27 Aralık 2020 tarihinde TBMM’de kabul edilen bir kanunun insan haklarının korunması ve STK’ların faaliyetlerine risk teşkil ettiği gerekçesiyle değiştirilmesi yönünde bir görüş hazırladı.

Venedik Komisyonunun eleştirdiği 7262 Sayılı Kanun, esasen BM’nin kitle imha silahlarının yayılmasının ve finansmanının engellenmesine ilişkin yaptırım kararlarının uygulanmasını mümkün kılacak düzenlemeler içeriyor. Kanun aynı zamanda, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı gibi konularda çalışan hükümetler arası bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü’nün tavsiyeleri doğrultusunda mevzuatın güncellenmesini öngörüyor. Bu çerçevede; terörün finansmanının engellenmesinin önemine dayanılarak hazırlanan söz konusu kanunun, uluslararası normlar ve hukuk çerçevesinde tedbirler getirdiğinin altını çizmek gerek.

Venedik Komisyonu, terörün finansmanıyla mücadelede Türkiye’nin uluslararası sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla çıkarılan bu kanunu insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından sakıncalı bulmuş. Komisyon, terör suçları, uyuşturucu suçları ve mal varlığı aklama suçlarında haklarında soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurulların İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınabileceği, bu suçları işlediği iddia edilen STK’ların yönetimlerine kayyum atanabileceği hatta geçici olarak faaliyetten alıkonabileceği gerekçesiyle Kanuna itiraz ediyor.

Komisyon, uluslararası normlara uygun olarak getirilen meşru tedbir ve cezaların, demokrasiye ve insan haklarına aykırı olduğunu iddia ediyor. Oysa Kanun; STK’ların denetimini ve şeffaflığını sağlamak, “sivil toplum faaliyeti” kisvesi altında terörün finansmanını ve para aklanmasını engellemek, bu tür suçlara karışan STK yöneticileri tedbiren görevden uzaklaştırmak, terörün finansmanı için kullanılan mal varlığının dondurulmasına yönelik bir mekanizma ihdas etmek gibi gerekli tedbirler içeriyor. Bu tedbirlerin, terörün finansmanına yönelik imkân ve kabiliyetleri artıracağı açık.

Yine de Venedik Komisyonu, meselenin esasını değil de bu tedbirlerden etkilenecek kişi ve kuruluşların kopardığı yaygarayı dikkate alarak Kanun hakkında tezvirat yapmaktan kendini alamıyor. Dahası, bu tedbirlerin “sivil toplumu susturmak” için atılmış adımlar olduğunu, İçişleri Bakanlığının keyfi kararlarla STK’ları kapatabileceğini söylüyor. “Demokrasilerde STK’lara dokunamazsınız, hürriyetlerini kısıtlayamazsınız” türünden laflarla, terörle mücadele için çıkarılan Kanun sanki “muhalefeti bastırmak” için çıkarılan bir kanunmuş gibi iftira atıyor.

Aynı Venedik Komisyonu, Fransa’nın yargı kararı olmadan ve suça bulaşmamış Müslüman azınlık derneklerini siyasi gerekçelerle kapatmasına acaba neden ses çıkaramıyor? Elbette, bunun sebebi belli. Venedik Komisyonu da diğer birçok Avrupa kuruluşu gibi, insan hakları ve demokrasi bahanesine sarılarak hükümeti zor duruma düşürmek ve muhalefeti desteklemek için fırsat kolluyor. Fransa’da kapatılan derneklere hak ve hukuku çok görenlerin, Türkiye’de terörün finansmanına teşne olan STK’lar için kaygı duyması, ikiyüzlülük değil de nedir?