Eskiden bir yazı okunurken kenarına not alınırmış.

Eski dilde;

L harfine “lam”

C harfine “cim” denilirmiş.

“Sual” yerine, sual kelimesinin son harfi olan lam harfi, “cevap” yerine de cevap kelimesinin ilk harfi olan cim harfi konulurmuş.

Eğer metinde lam veya cim yoksa gayet açık demekmiş.

Kısaca, “lamı cimi yok” tartışma yok anlamına geliyormuş...!!

Dolayısıyla apartman yönetimine katılmayan millet… Kayıtlı olduğu kooperatifin, birliğin ve odanın toplantısına katılmayan çiftçi… Kooperatife üye olan ama genel kurula katılmayan üretici, mühendislik veya mimarlık odalarına kayıtlı lakin kimler tarafından temsil edildiğini bilmeyen mühendis, veteriner hekim veya mimar… Sendikaya kayıtlı olup sendikanın görev ve sorumluluğunu ve hangi sendikanın kimi, kimleri temsil ettiğini bilmeyen yönetici, memur… 

Peki, söyler misiniz? Seçim zamanlarında kooperatiflerde, birliklerde, odalarda, sendikalarda, meslek örgütlerinde vb. temsilciliklerde yüzde kaç katılımla seçimler yapılıyor?

Böyle bir kitle; mahalle, belediye, şehir, vekil ve cumhurbaşkanlığı yönetimine nasıl katkı sağlayacak, nasıl ortak olacak? Bizler hep ihale ve havale ile beraber arada bir kurtarıcı bekliyoruz. Kurtarıcı gelecek, dertler bitecek! Söyler misiniz, böyle bir düşünce sistemine sahip bir kitle sisteme nasıl ortak olacak Allah aşkına!

Sevgili dostlar, bizler öncelikle kooperatiflerde, birliklerde, odalarda, sendikalarda, meslek örgütlerinde vb. temsilciliklerde sisteme ortak olacağız, sonra köyden Ankara’daki en üst yönetime kadar. Bir yerden başlayacağız, elimizin taşın altına sokacağız. Birileri bizi kurtarsın diye beklemek yok!

 Kurtar bizi baba diye diye bağırdık da ne oldu? Kim kurtuldu ülkemizde? Bir rahmetli Demirel vefat etti kurtuldu. Bir de bir avuç zengin insan kurtuldu.

Dostlar unutmayın, bir ülkede fakirlik varsa zenginleşen var demektir.

ALIN SİZE 3 KÂĞIT İŞTE…

Ülkemizde gerçekten 3 kâğıt ekonomisi yaşıyoruz. Birisi döviz, birisi borsa birisi de faiz… Aslında bunların 3’üde kâğıttır. Üretimi, tarımı, sanayiyi, ekonomiyi, eğitimi, akademiyi ve gençliği bıraktık!  Kâğıtlarla al ver, al sat yapıyoruz. Dostlar, bu işin sonu yok!

Her şeyi sil baştan yapmalıyız. İdarede, siyasette, ekonomide, tarımda, üretimde, eğitimde hep beraber günahıyla sevabıyla hep birlikte yapmalıyız!

ÖYLE BİR ZAMANDAYIZ!

Türkiye düşmanlarının tarımın birçok cephesinde savaş açtığı (bakıp da göremediğimiz), insanların önümüzdeki yıllarda aslında ekonomik, siyasal, sosyal alanda, su ve gıdaya erişiminin zorlanacağı, öyle bir zamandayız!

Tarımın; unvanlı (mühendis, yüksek mühendis, Dr., yük. müh.) olup da, fiziken içinde olduğunu söyleyen ama ruhen bu işlerde olmayan, anlamayan hatta bazıları isim yapmak, bazıları ideolojik saplantılar, bazıları kişisel çıkar ilişkisi sağlayarak toplumda yer etmek için “ülke tarımını” kullandığı, öyle bir zamandayız!

Bunlara rağmen ortalama 23-25 yıllık sabır ve çalışmayla atadan, dededen öğrendiğiyle, ziraatın mutfağından gelip (bazısı zirai eğitim almış, bazısı almamış), neyi nerede ve nasıl üretmesi gerektiğini bilen, kendi çapında üretim ekonomisi, planlamasını; kısmen bulunduğu yöreye göre, ülkesel ve küresel temelde ihtiyaçlarını ve hedeflerini iyi bilen çiftçi, üretici bir kesimin de olduğu, öyle bir zamandayız!

BAZEN EN GÜZELİ SAĞIR OLMAK!

Günlerden bir gün kaplumbağaların yarışı varmış.

Hedef çok yüksek bir dağın tepesine çıkmakmış. Bir sürü kaplumbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri, yarışmacıların dağın tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş:

“…Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”

Yarışmaya başlayan kaplumbağalar dağın tepesine ulaşamayınca, teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece biri, inatla ve yılmadan dağa tırmanmaya çalışıyormuş.

Seyirciler bağırıyorlarmış:

“...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”

Sonunda bir tanesi hariç diğer kaplumbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kaplumbağa, büyük bir gayret ile mücadele ederek dağın tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kaplumbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye.

O anda farkına varmışlar ki... Tepeye çıkan kaplumbağa sağırmış!

Seyirci kaplumbağaların olumsuz tezahüratlarını sağır olduğu için duymadığından, ümitsizliğe kapılmamış sağır kaplumbağa. Duyanlar ümitsizliğe kapılıp geri dönmüşler.

İçinde bulunduğumuz dönemde de maalesef, ülkemiz tarımı için yerli yersiz o kadar olumsuz tezahüratlar yapılıyor ki, çiftçi/üretici, ziraat mühendisleri, tarıma yön verenler ve tarım paydaşları olarak bazen en güzeli sağır olmak diye düşünüyor insan.

Son söz: Çiftçilerimize ve gerçek ziraat mühendislerine gölge etmeyin, fırsat verin yeter!..

Bu arada 23 Mayıs Dünya Kaplumbağalar Günü’nü kutlarım.

Sağlıcakla kalın.