“Mukallit sol zihniyetler

derin bir aşağılık

kompleksinin yelkeniyle

kendi sahillerinden,

kendi limanlarından

hızla uzaklaşmışlardır.”

Lider Devlet Bahçeli

Türkiye’de sol, bilindik ve dayatılan “Batılı-Marksist şablonda” hapis kaldı.

Devlet yerine anarşiyi, milli birlik yerine bölücülüğü, istikrar yerine kriz ve kargaşayı benimsedi. İktidara gelme teorisini ve uygulamalarını hep bu yönde seçti.

Başını  “vahşi Batı’nın” dizlerine dayayan sol, her dönemde Türklüğe karşı muarız, milli Cumhuriyet’e düşman, inanca saldırgan ve birliğimize muhalif oldu. Bu yüzden köksüz, bu yüzden kimliksiz ve bu yüzden pusulasız kaldı.

Büyük acılarımızda, keskin virajlarımızda ve zorlu meselelerimizde çözüm yerine sorunu, huzur yerine şiddeti ve istiklal yerine izmihlali seçti.

Depremlerde “Devlet yok” diye haykıran onlardı. Sellerde “Devlet nerede?” diyenler, acılarımızdan siyasi rant ve gözyaşlarımızdan kriz çıkaranlar yine onlardı! Türk milletinin sırtında yük, ayağında pranga ve bağrında hançer oldular…

***

Keşke Kemal Tahir okusalardı…

Türk edebiyatının soldaki en önemli yazarlarından biridir Kemal Tahir.

Hem öyle solda ki, Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte yıllarca mahpus yatar. Mahpus damında mı değişmiştir yoksa başka sebeplerden mi özüne sarılmıştır bilinmez… Tutunur insanına, kendi masallarına, kendi destanlarına, kendi geçmişine ve kendi kendine…

Onun  “sol” yorumunda  “Batı şablonlu” kabulleri göremez, Türk tarihiyle çatışma okuyamaz ve değerlerimizi inkâr seviyesinde bir metin bulamazsınız. O Türk milletini tanır, Türk devletini bilir ve Anadolu’da pekiştirdiğimiz Türk ruhunu arar durur.

Köksüz değildir yani, kimliksiz hiç değildir. Bize göre yolun karşısındadır ama söz konusu “devlet, Türklük, birlik ve mazi olduğunda” dik duranlardandır.

O bu bakımdan “sol içinde yalnızdır ve yalnız kalır”

Kemal Tahir’e göre “Batı’daki devlet sömürgendir, çöker gırtlağına kendi insanının… Ceberrut ve vahşete mütemayildir. Türk’ün devleti ise eski çağlardan bu yana daima halka el uzatandır. Kol kanat gerendir. Azı çok, açı tok eyleyendir.

Bunu görür, bunu anlar ve bunu anlatır tarihi romanlarında Kemal Tahir. Evet, biraz rahattır. Mukaddesata bizim gibi sarılmaz. Gerçeklerimizin peşine düşer. Gizlediklerimizle kabul eder bizi. Neysek, oyuzdur onun gözünde. Olduğumuz gibi insan, olduğumuz kadar Müslüman ve olduğumuz kadar hakkı savunan…

Tahir, bu bakışı ve yorumuyla sol taife içinde Batılı dayatmayı bozan adamdır. “Devlet Ana” adlı Osmanlı’nın kuruluşunu anlattığı romanıyla solun Batı’dan arakladığı “ceberut devlet” anlayışına karşı Türk’ün “kerim devlet” geleneğini ortaya koyandır.

“Rahmet Yolları Kesti” romanıyla ise Yaşar Kemal’in “İnce Memed”ine yani “haramiye, eşkıyaya ve anarşiste” karşı ahlaki bir duruşu ortaya çıkarandır.

O sebeple sevilmez, aforoz edilir beynelmilel sol tarafından.

Onlar, devrim kırda mı, üniversitede mi, köyde mi yoksa fabrikada mı başlayacak diye ateş oyunları oynar ve gençliğimizin kanına girerken, Kemal Tahir Türklüğe, Anadolu’ya, destanlarımıza ve masallarımıza çevirir yönünü…

***

Ama yenilir Tahir, bize benzediğince yalnız, Türklüğe tutunduğunca sahipsiz kalır…

Etnik ayrılıkçıların, bölücü örgütçülerin ve köksüz devlet düşmanı eski kulağı kesiklerin hâkim olduğu sol cenahta bir gariptir Kemal Tahir.

Keşke Türkiye’deki solcular Kemal Tahir’i okuyabilselerdi. Okumadılar!

CHP içindeki devlet düşmanları, orada burada vahşet saçanlar ve üniter devletimizi eyaletlere bölmek isteyenler… Ermeni vahşetini yok sayıp,  Türk milletine hakaret edenler, Mehmetçik PKK’lı teröristlere karşı kimyasal silah kullandı(!) diye iftira atanlar, ABD’nin Bidon’unu Türkiye’deki iktidarın devrilmesi için göreve çağıranlar, şehirlerimize Pagos ve Porta diye Yunan isimleri takanlar… İşte hep bu güruhtandır.

“Devlet nerede?” diye slogan atanlar ve attıranlar, devleti iğdiş etmek için uğraşıp kafalarındaki senaryoyu dayatmaya çalışanlar hep onlardır. Cananlar, Belgeler, Birikimciler, İletişimciler ve cümle köksüzler…