Meral Hanımın bilindik “satış organizasyonu” sebebiyle Altılı İtilaf Masasında öyle bir yarılma oldu ki, çatlaklardan sızanlar bile savaş ilanı gibiydi.

En yetkili ağızlardan tutun da sosyal medya trollerine kadar her cephede büyük kavgalar yaşandı. Bir yanda Meral Hanım ve ekibi, diğer yanda da beşe düşmüş masa aktörleri ve cambazları…

Üç gün boyunca karşılıklı atışmalar, ajanlık ithamları, eski çamaşırların ortaya saçılmaları ve arşivlerdeki videoların gizlice basına sızdırılması aslında bu güruhun kalitesini de tam olarak ortaya koydu.

Sözde “büyük bir mutabakatla” bir araya gelmişlerdi. Sözde “ortak akılla” sorunları masaya yatırmışlar ve meselelere çözüm önerileri koymuşlardı.

Ama takke düştü kel göründü!

Bu sözlerden sonra artık birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar ve yan yana nasıl duracaklar bu da ayrı bir utanç meselesidir.

MASA İŞPORTA TEZGÂHINA DÜŞTÜ

Siyasetin tecrübeli satış sorumlusu Akşener’in arşivlerde kalmış videoları birden bire ortalığa dökülüverdi. FETÖ’yü cilaladığı videoları, fısıltıyla konuştuğu ses kayıtları ve fotoğrafları gündeme oturdu. Hele hele İçişleri Bakanıyken dönemin Başbakanını ve hükümetini Mehmet Ali Birand’a nasıl sattığının görüntüleri bir anda işportaya düştü.

Üstelik bu kirli çamaşırları ortaya dökenler de düne kadar masadaki rol arkadaşlarıydı! İşte size masanın rezalet kalitesi…

Sonunda bu çatışma “plan yapıcıları” huzursuz etti.

Malum(!) gizli el “hop” dedi “hop!” Toparlanın! Oturun! Kalkmayın!

Ve kriz Türk Milletinin gözünü boyamak için “Başkan Yardımcılıkları Rüşvetiyle” geçici olarak ertelendi.

Şimdi herkes Başkan Yardımcısı…

Esasen Altılı Masa bu durumuyla merhum Kemal Sunal’ın Tosun Paşa filminden bir sahneyi hatırlattı. Başlığı görünce sizin de hemen anımsadığınızı biliyorum.

Hani Tellioğulları’ndan Lütfü yana yana sahte bir Tosun Paşa ararken, odaya evin saf uşağı Şaban giriyordu ya…  Hah, İşte o sahne.

Sahnede konuşmalar da şöyle geçiyordu;

Lütfü: “Tosun Paşam beeniiiim. Tosunum beniiiim. Paşam benim. Tosun Paşam benim... Tosun Paşayı buldum!”

Zaten Baba Tellioğlu’nun akıl sağlığının bozukluğundan dolayı saflık derecesi artan ve yeni bir nörolojik vaka ile karşılaştığını anlayan Şaban:

“Tabii ya, ben de paşayım, sen de paşasın… Hadi sizde paşa olun, herkes paşa olsun. Hepimiz paşayız. Vah zavallı, sapıttı!” diye rolün kralını kesiyordu.

E tabii ki sonuç hüsran.

TUTMAYIN KÜÇÜK ENİŞTEYİ

Ya Başkan?

O kendini çoktan seçildi sanıyor ve şimdilerde mehter takımı düzüyor. Bir yandan da Meral hanımdan intikam alacağı günü gözlüyor.

Biz bu filmi çok izledik. Bu sahneleri çok gördük.

Milli vicdanlar artık onların notunu verdi. Zira insanlar ve toplumlar “kemiyet yerine keyfiyete, çokluk yerine tevhide mütemayildir.”

Onların bu durumu ise tam manasıyla kaostur, krizdir, kargaşadır! Türk Milletini geçtiğimiz yüzyıla geri döndürmektir.

Böyle sahte bir Tosun Paşa ve herkesin ayrı ayrı bir planının olduğu İtilaf Masasının Paşalarıyla nereye kadar gidilebilir, devlet ve hükümet organları bu güruha nasıl teslim edilebilir?

Hele hele mesele Türk Yüzyılı’nın şafağında hedefe kilitlenen bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti olunca…

***

BU NE PERHİZ, BU NE…

Altılı Masa Filminin esas kızı Meral Hanımın hezeyanları dehşete düşürmeye devam ediyor…

Meral Hanım bir bakıyorsunuz Terörist Selahattin’in kahvaltı salonu garson olmak için can atıyor, bir bakıyorsunuz “zinhar HDP ile görüşmem” diyor. Bir de bakıyorsunuz ki “HDP’yi masaya oturtmayız ama Kemal Bey görüşebilir” diyor…

İlginç değil mi? “Esas Kız Meral’in ne yardan geçerim ne de HDP oylarından” planı aslında  “bu ne biçim perhiz, ne biçim lahana turşusu” atasözünün tevilidir.

Bu hanıma göre Selahattin Demirtaş terörist değil, HDP binasının duvarları teröristtir! “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” diyerek ihanetini defalarca tekrarlayan, terör örgütüne yardım ve yataklık eden O değil, HDP binasının tabelasıdır!

Ne sakat bir düşünce, ne büyük ihanet bu!?